İlk kez bir şehir maratonunu canlı izleyecektik. Sabah 7'de uyanıp hemen yakınımızdaki State Caddesi'ne yürüdük ve koşucuların gelmesini bekledik.
Şehir maratonu inanılmaz heyecanlı ve izlemesi zevkli bir şeymiş. Kendimizi bir anda fırtına gibi koşan yüzlerce insanın arasında bulunca, çevremizdekilerle birlikte sloganlar ve alkışlara da kapıldık. Maraton bitişinde tanıştığımız bazı koşucular, Meksika Mahallesi'nde izleyicilerin sandviç uzattığını, çocukların yerel Meksika dansları yaptığını bile anlattılar. İşte tüm şehri böyle bir coşku sarmıştı.
Maraton bitiminde, Grant Park'ta yarış sonrası partisi vardı. Girişi o kadar kalabalıktı ki, annem benim karnım burnumda halime bakıp asla girmememiz gerektiğini söylemeye başladı. Fakat o kadar rahat girdik ve saatlerce çimenler üzerinde öyle güzel dinlendik ki, girişe aldanıp buraya girmekten vazgeçmediğimiz için en çok da o sevindi.
Burada bayıldığım görüntülerden biri, 3-4 çocuklu annelerin hiç bir yere gitmekten çekinmemeleri. Bu çok tecrübeli annelerle sohbet ettiğimde ilgimi çeken, bunca birikim ve becerilerine rağmen öneri vermemeleri, annenin içsesi ile doğruyu yapacağını söylemeleri. Türkiye'de ne çok biliriz oysaki her şeyi, herkese önerecek ne çok şeyimiz vardır... Ama 1-2 çocuklu anneleri bile sokaklarda rahatça gezerken de göremeyiz pek.
2 yorum:
benim de en çok savunduğumşeydir iç sesin yönlendirmesi.. güzel günleriniz olsun
Teşekkürler Deli Annecim, senin iç ferahlatan tatlı anneliğin zaten bir yana... Ama öyle bilmişlerden öyle öneriler aldım ki, apayrı yazı konusu olur ve bir gün kaleme alınır bolca da gülünür herhalde...
Yorum Gönder