31 Temmuz 2012 Salı

Ankara'da Farklı Bir Konsept: Teppanyaki Alaturka

Bir kaç ay önce gittiğimizde, Ankara'da daha önce eşi benzerine rastlamadığımız kadar şık ve farklı konseptte bir restoranla karşılaşmıştık. Rezervasyonsuz gittiğimiz için, giriş katta zar zor bir masa bulabilmiştik kendimize. İlk bakışta gözüme çarpan şey, başarılı garsonlardı. Servis konusunda inanılmaz beceriklilerdi, menüde ne sorarsanız biliyorlardı, belli ki iyi bir eğitim almışlardı. Bir de her taraf garson kaynıyordu, acaba bu kadarı, işletme için fazla mı diye düşünmeden edemedik ama sonuçta bizim için hava hoştu, ne zaman bir ihtiyacımız olsa kafamızı kaldırmamızla yanımızda biri bitiyordu. En güzeli, su bardaklarımız asla boş kalmıyordu. 2 Gün önce (Pazar günü) iftar saatinde ise, neredeyse bir kaç masa doluydu. Umarım Ankaralı böyle güzel bir restoranı yalnız bırakmaz ve yıllarca Teppanyaki Alaturka Ankaralıya hizmet edebilir.

Teppanyaki, Japon usulü ocakbaşı gibi bir anlama geliyor. Ankara / Çukurambar'daki restoran, Japonların bu yöntemini, klasik Türk yemekleriyle harmanlamış. Yani pişirme yöntemini değiştirmeden, Çinli aşçılarla Türk yemeği, gözlerinizin önünde hazırlanıyor, taptaze servis ediliyor.




Teppanyaki sistemi kurulu masalardan birine oturduğunuzda, 11 çeşit set menüden birini seçebilirsiniz. Her şey azar azar önünüze geliyor ve hemen hemen her set menünün içinde 7-8 farklı çeşit yemek var. Çorba, salata, pilav veya noodle (Japon makarnası) ile tatlı(kızarmış ananas üzerinde vanilyalı dondurma geliyor) her set menünün içerisinde var. Yalnız ne kadar az gelirse gelsin, bana göre menüler biraz fazla doyurucu, bu yüzden çok çok aç gitmekte fayda var.


Klasik Teppanyaki menülerden Set Menü 3 ile Türk Mutfağı Teppanyakilerinden Set Menü 3, Set Menü 5 ve Set Menü 6 bizim masamızın seçimleriydi. aşağıda seçimlerimizin içeriğini ve fiyatlarını bulabilirsiniz. Diğer fiyatlar için, Teppanyaki Alaturka'nın websitesine bakabilirsiniz.


60 TL
75 TL
Çorba / Soup
Çorba / Soup
Çoban Salata / Shepherd Salad
Mevsim Salata / Seasonal Salad
Alaturka Köfte / Alaturca Meatball
Buharda Kaz Ciğerli Yumurta/ Steamed Foie Gras Egg
Kuzu Şiş  / Lamb Shish
Lagos Fileto / Grouper In Fillet
Tavuk Şiş / Chicken Shish
Kaz Ciğeri / Foie Gras
Karışık Sote Mantar / Mixed Saute Mushroom
Karides / Shrimp
Pilav veya Noodle  / Rice Or Noodle
Beefroll / Beefroll
Tatlı / Desert
Sashimi Tabağı / Sashimi Plate

Çin Mantısı / Chinese Pastry

Pilav veye Noodle / Rice Or Noodle
Tatlı / Desert
60 TL
60 TL
Çorba / Soup
Çorba / Soup
Mevsim Salata / Seasonal Salad
Yeşil Salata / Green Salad
Teppan Köfte / Teppan Meatball
Mantı / Pastry (Turkish Ravioli)
Hünkâr Beğendi / Hünkâr Beğendi (Lamb’s Stew Served / On Mashed Eggplant)
Teppan Köfte / Teppan Meatball
Balık Kokoreç / Charcoal Grilled Fish Intestines
Tortilla Roll (Kırmızı Etli) / Tortilla Rolls (Red Meat Covered)
Sote Ispanak / Sauteed Spinach
Patlıcan Topları / Eggplant Rolls
Pilav veya Noodle / Rice Or Noodle
Pilav veya Noodle / Rice Or Noodle
Tatlı / Desert
Tatlı / Desert


Acılı ekşili çorba, olması gerektiği gibi gayet kıvamında ve başarılıydı. Misu çorba da istemiştik ama kalmadığını söylediler, dolayısıyla tadamadık.





Yukarıda tepsilerde Teppanyaki Set Menülerinde yer alan yiyecekler..




Altta Buharda Kaz Ciğerli Yumurta...



Mevsim salata, her hangi bir yerde hatta evde yaptığınız marul salatasından farksızdı. Masaya ara sıra fikirlerimizi almak için gelen yetkililere sordum, set menülerin kalabalıklığından dolayı hafif ve sade bir salata koyulmuş. Aslında düşünce doğru ama yine de eklenen zeytiyağı ile veya bir süsleme ile biraz daha restorana özgü bir hale getirilebilirdi. Bu haliyle düğünlerde ek tabakla herkese dağıtılan ancak dokunulmayan salatalardan farksızdı.

Ana yemekler ve et yemekleri oldukça lezzetliydi. Özellikle 75 TL'lik kaz ciğerli menüde kesinlikle denenmeli diyebileceğim tadlar var.

Tatlı, (kızarmış ananas üzeri dondurma) okuduğum tüm bloglarda çok beğenilmişti. Benim yediğim en unutulmaz tatlı değildi ama koca menüyü yedikten sonra yeriniz kalmadığı için hafif bir tatlı seçilmesi isabet olmuş. Yine de, dondurmanın içinin fazla buzlu olması bana göre değildi.

 İşte tatlının malzemeleri de gelmiş...
Şarap kavı ve mekanın iç tasarımı çok hoş ve etkileyici. Bir dahaki sefere bu müthiş kavda, meraklısına hitap edebilecek bir kaç butik şarap görmeyi dilerim.

Bir ayrıntı daha oldukça hoşumuza gitti. Teppanyaki Alaturka, sosyal medyayı gerçekten önemsiyor. Restorandaki büyük ekranlarda belli aralıklarla, restoranla iletişim halinde olan bir blogun adı yer alıyordu. Hatta biz de hemen telefonlara sarılıp, blogu inceledik. Buradan, restoran daha açılmadan bazı bloggerlara özel davet verildiğini okuduk. Ayrıca Twitter'ı da sürekli takip ettiklerini söylediler. Bundan sonra KısaKahveMolası da, Teppanyaki Alaturka ile iletişimde kalmaktan mutluluk duyacak...

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Sıcaklara Kısa Kahve Molası

Sıcaklarda yazı yazmak bile zor. İlgimi çeken iki eski reklamla, "buralardayım" demek istedim... İyi seyirler...


Ayşeciğin (Zeynep Değirmencioğlu) televizyona en son yaptığı işin aşağıdaki 1987 yılında çekilen reklam olduğunu ve bu reklamda kendi oğullarıyla oynadığını biliyor muydunuz?


Meşhur ilaç Alka Seltzer'in reklamında, vakti zamanında Salvador Dali oynamış. Alka Seltzer, özellikle yurtdışında peynir ekmek gibi her yerde satılan bir ilaç. İçki içtikten sonraki baş ağrısı, mide bulantısı, bağırsak bozuklukları gibi yan etkileri engelliyor.




20 Temmuz 2012 Cuma

Stil Direktörüne Çoook Teşekkürler...

İşte en beğendiğim kombinlerinden biriyle stil direktörü
İnsanın yazarak anlaşması tuhaf şey. Hele hiç tanımadığınız birini yazdıklarından tanıyorsanız daha da enteresan. İşte ben, stil direktörünü ne zamandır yazdıklarından tanıyanlardandım. Amsterdam-İstanbul arası mekik dokuyan gezgin hayatı, internet dünyasına oldukça hakim oluşu, giyim ve bakım üzerine yazdığı bilgilendirici yazıları ve gezileriyle rengarenk bir sitenin sahibesi. Bir kez girdikten sonra, her gün her gün bakma isteği uyandıran, süper çift Edi ve Ömi'nin maceralarını bayılarak okuyacağınız, keyifli bir site. Zaten az buz değil 5000'i aşkın takipçisi var.

Ben stildirektöründe okuduklarımdan ne çıkardım derseniz; karşımda, içi dışı bir, yoğunluğuna karşın yardım etmekten kaçınmayacak, binlerce "cool görünmeye çalışan" giyim bloggerlarından çok çok farklı, gerçek ve eğlenceli birini okuduğumu hissediyordum. Gerçekten de yardım ister istemez tüm düşüncelerimin doğru olduğunu gördüm. Benimle hemen ilgilendi, araya giren Londra seyahatine karşın benim isteklerimi hiç unutmadı, ve sonunda blogumu, işte bu gördüğünüz, sade, düzenli haline kavuşturdu.

Stil direktörüne ne kadar teşekkür etsem az. Saatlerce blogumla uğraştı, beni çok mutlu etti. İnsan bu özveriyi en yakınındaki kişilerden bile göremiyor bazen.

Eda Suner'in (Stil Direktörü) bloguna buradan buyrun :)

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Ne Ola Bu Köninginnedag / Queen's Day Diyenlere -1





Amsterdam'ın 2 büyük şehir partisinden biri, bizim de bu sene katıldığımız Kraliçe'nin Doğumgünü kutlaması. Tüm dünyada Queen's Day, Hollanda'da ise Könninginnedag olarak biliniyor. Şu anki kraliçe Beatrix'in annesi Juliana için düzenlenmeye başlayan ve her 30 Nisan'da tüm halkın milli renk olan turuncu kıyafetler ve aksesuarlar içinde sokaklara akın etmesiyle kutlanılan bir ülke partisi. Aynı zamanda herkes sokaklarda istediği her şeyi satabiliyor; sokaklar açık pazar gibi. Halkın kendi kendine her tarafta istediği organizasyonu gerçekleştirdiği bir parti diyebilirim. Hemen hemen hiç bir profesyonel süsleme, etkinlik veya
konser benzeri bir şey yok. Benim dikkat ettiğim kadarıyla devlet tarafından sağlanan şeyler, sokak pisuarları ve ertesi gün eğlence sonrası oluşmuş çöp şehirleri temizlemek. Bunun dışında sokaklarda satılan yiyecekleri, eşyaları ve hatta her sokakta çalan müzikleri bile halk organize ediyor. Bir anlamda her sene bu eğlence, spontane bir şekilde gelişiyor.

Könninginnedag ile ilgili yazılar ve resimler koymaya devam edeceğim...

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Champs Elysees'den Manzaralar

Paris'in meşhur Champs Elysees Caddesi'nden bir kaç fotoğrafla, bugün sizi Paris'e davet ediyorum...
Hazırladığım kısa bir Champs Elysees fotoromanı ile caddenin hoş havasına hep beraber dalabiliriz.

Champs Elysees caddesinin başında eğlenen genç anne-baba ve oğulları. 
Paris'te evi sırtında gezginler ve sokakta yaşayan insanlar o kadar fazla ki... Yukarıdaki gezgin bunlardan yalnızca biri...
İşte ben, Champs Elysees'de yürüyorum, Ağustos'un ortasında, Paris'in en sıcak günlerinden birini yaşıyorum. En azından bir hırkayla dışarı çıkabilmişim. Gözlerim Guerlain'in şık mağazasına takılı kalmış. Biraz ileride, alnı secdede bir dilenci. 
Muhteşem bir kahve molası için Nespresso'ya giriyoruz.
Bu fotoğraf Türkiye'de bir kuyumcuda çekilebilirdi belki. Paris'te bir kahve tadımı sırasında, Nespresso'da çekildi. 
Nespresso'da kahve çekirdeğinin göbeğinde insanlar, sıraya girip damak tadlarına uyan kahveleri satın alacaklar. Ortada ise adeta bir laboratuar kurulu.
Bense, tüm kahveleri tek tek kokluyorum. Günümde değilim, hiç birini birbirinden ayırd edemiyorum.

Ve başka bir gün, 2 euro'ya bir makaron yenilen meşhur mu meşhur Laduree'nin önünde poz vermişim. Donuyorum ama  likörlü bir siyah makaron yeme hevesi uyanıyor içimde. Çok uzaklardan bir kaç metro aktarmasıyla, akşam saatlerinde Laduree'ye gelmiştik.
Pastanenin içi bile saray gibi olunca, insanın Paris'te kendini nasıl hissedebileceğini 
Laduree'nin vitrininden, her zaman satılan ürünleri. Arkada kruvasanlar da var. 
Mağrur duruşlu garsonun önünde renk renk makaronlar. Attila İlhan'ın dediği gibi, üstlerine bir yağmur yağdırma hevesi uyanır içinizde. Ve en önde, siyah olan, benim favorim likörlü makaron. Minicik olduğuna bakmayın, arka arkaya 3 tane yediğinizde tatlı komasına sokabilir.
Louis Vuitton'un önünde, çekik gözlü kişilerin çoğunluğu oluşturduğu uzun bir kuyruk.
Arkada, en ünlü cafelerden biri Fouquet's. Yanında The Kooples'ın reklamı. Daha önce dikkat etmemiştim, eski dükkan mı tadilatta yoksa yeni mi açılıyor? Paris'te yeni bir yerin açılışına şahit olmak zor. Hemen hemen her yer yüz yıllık...
Fouquet's e doğru ilerleyen şık bir çifttiler.
En şık pasajlardan biri. İçinde ortadan yarılmış gibi heykeller var ve her gittiğimde incelerim onları. Bu iki kız, aynı ayakkabılarla giriyorlar pasaja. Ben de giriyorum.
Minik kızlar için pasajdan çok şirin kıyafetler.
Az önce bahsettiğim heykel ve ben. Pasajın sonundaki bir dükkanda bu heykellerin daha çeşitlileri de satılıyor.
Yine pasajdan. Topuğu olmayan, Miu Miu'nun modellerine benzettiğim ayakkabılar.
Bu kez yağmurlu bir Champs Elysees.  Kırmızı pantolonlu adamlar bir arada. Arkada tıpkı Tayland'daki gibi bir tuktuk (üstü kapalı yanları açık taksilere Tayland'da tuktuk deniyordu.). 
Yağmurlu günün sonunda ben Le Grand Palais önündeyim.
Paris'in göklerinden uzanıp bir yıldız kopardım.
Kırmızı bir karanfilmiş gibi yıldızı saçlarınıza taktım. *

*Attila İlhan'ın Kaptan-3 şiirinden.