2 Nisan 2015 Perşembe

Bu Sabah Yağmur Var Ankara'da...



Gözlerim dolu dolu oluyor bilinmez niye...
Cumartesi günü oğlum 5 aylık olacak. Bu 5 ayda hayatım tamamen değişti. Duruldu, güzelleşti, masumlaştı, mis gibi koktu, duygusallaştı. Çocukluk, hep geçmişte kalan güzel anılarmış ve ben oğlumun geçmişini yaşıyormuşum gibi garip bir ruh hali içindeyim. Günler bir rutin içinde ve çok yavaş gibi ama totale baktığımda (5 ay!) fena halde hızlı.

Kendime "Ben anne mi oldum şimdi?" diye sorduğumda vereceğim cevaba inanamıyorum. Ne kadar zor ve insanı tonlarca yük altında bırakan bir sıfatmış "Anne". Bugüne kadar olur olmadık şeyler için eleştirdiğim annemin, annelikte yanına bile yaklaşamayacağımı düşünüp oğlum için endişeleniyorum. Benden başka kimsenin bebeğimi besleyememesinden anlıyorum anne olduğumu çoğunlukla. Ne kadar fazla misyonla doğuyormuş bir kadın. Bugüne kadar yaşadıklarım bir yana şimdi bambaşka bir insan oldum ben sanki.





Bu sabah yağmur var Ankara'da.
Ankara'ya kar kadar yağmur da bir başka yakışır. Gri şehir esas rengine bürünür, her şey netleşir. Kadınlar topuklu ayakkabı ve şemsiyeleriyle Tunalı Hilmi'de yürür. Adamlar takım elbiseleriyle Kızılay'da otobüs sıralarına koşturur. Dolmuşlar dolu geçer, üniversiteli gençler ıslanır. Hızlı geçen bir araba, yolda yürüyen okul çocuğunu ıslatır.  Liseli bir öğrencinin içi geçer , tahtaya bakar sıkılır camdan bakar ve esner. Yenimahalle'de bir simitçi çocuk süratle tepsisini başından indirip simitlerin üstlerine poşet geçirir. Keçiören'de 5 minik kafadar futbolu bırakıp ellerini havaya açar, kafacıklarını gökyüzüne uzatır ve serseri mayınlar gibi sağa sola koşuşur. Beş aylık bir bebek, annesinin kucağında camdan dışarı baygın baygın bakar, Ankara'nın ne demek olduğunu bilmez, annesinden bir şeyler dinler, gözlerini ovalar ve yatağına bırakır bırakmaz derin bir uykuya dalar.