23 Ekim 2014 Perşembe

36. Hafta, Kilolar, Cheesecake Factory ve Magnolia Bakery ile İmtihanım

Benim küçücük boyuma 15 kilo gerçekten çok geliyor :) Ebru Şallı, Çağla Şıkel, 1.70'in üzerindeki boylarıyla hamileliklerinde 8-9 kilo alıyorlarken, ben uçuşa mı geçtim ne! :)
Evde tartı da olmadığı için 15 kiloyu aşmış da olabilirim bilemiyorum.

Bu hafta Alvi, kontrole gelmene gerek yok dedi. "Yapacak bir test vs. kalmadı nasılsa, 37. haftada gel, doğuma ne kadar kaldı ona bakalım" dedi. Hastaneden başka yerde de kiloma bakılmıyor, ha zaten burada da kilomu pound cinsinden ölçüyorlar, bir de onu kiloya çeviriyorum :) Hemen hemen her hafta ortalama 2 pound alıyorum, o da yaklaşık 1 kilo diye hesaplıyorum. Yaşlı hemşire Marie'yi çok seviyorum, her gittiğimde kilomu, tansiyonumu, beta HCG'mi (bu da Türkiye'den farklı, bizde beta Hcg ölçülmez, ultrason olmadığı için, hormondan hafta hesaplıyorlar) o ölçüyor. Tartıya her çıktığımda, "Yok yok, sen almıyorsun, bebeğin alıyor bu kiloyu" gibi şeyler deyip, beni sevip okşayıp moral veriyor :)  Tabi bu ilgiyi görünce ben, hemen koyverip, "iyi, iyi, tatlı yemeye devam" diye düşünmeye başlıyorum...

Aslında iştahım normal bence, benim her zaman yemek yemeye yerim vardı, şimdi de aynı seviyede var. Ama tatlıda sınır tanımıyorum. Yemek istemiyorum, ne bebeğe ne bana faydası yok biliyorum filan, o ayrı da, gel de uygula.


Michigan Caddesi'ne her yürüdüğümüzde Cheesecake Factory'ye girmememiz mümkün değil. Yakınındaki dükkanları gezerken bile tüm konsantrasyonumu kaybediyorum, başka hiç bir şey düşünemiyorum. Yemekleri süper, ne seçsek lezzetli çıkıyor, arkasından yediğim Cheesecake'te ise tamamen aklımı yitiriyorum. Her girdiğimde, "Bu sefer sadece cheesecake yiyeceğim" desem de yalan oluyor. İçerdeki kokudan ve tabaklardaki görüntülerden etkilenip "Hadi önden bi şunu deneyelim, paylaşalım" demeye başlıyoruz... Bir de ortaya gelen o ekmekler, tereyağıyla beraber getirdikleri hayatımın ekmekleri... Neyseki Cheesecake Factory eve 25-30 dakika yürüme mesafesinde. Yoksa bitmiştim...

Cheesecake Factory - quesadilla
Cheesecake Factory - bunlar aperatif...
Cheesecake Factory - cheese steak sandwich
Cheesecake Factory - snickers'lı cheesecake
Cheesecake Factory - taze muzlu cheesecake 
Cheesecake Factory
Cheesecake Factory
Cheesecake Factory - red velvet pasta
Ama bir de Magnolia Bakery var ki, evin dibinde; kendine özgü meşhur pudingi bir harika. Ortalıkta dev pastalar da yapıp insanın aklını başından alıyorlar, bir de hamileyseniz... Türkiye'de nasıl döner müşterinin önünde hazırlanır, burada da pasta taze taze önünüzde mis kokusuyla hazırlanıyor. İşte bu bile, önünden geçerken dahi aklımı çeliyor. Her seferinde, "Nasılsa çok yürüyorum", "Ankara'da bunu çok özlerim", "İlk hamileliğim değil mi, tadını çıkarayım" gibi bahanelerim hep hazırda.

Magnolia Bakery - evde magnolia puding ve cam önünde blog yazma keyfim
Magnolia Bakery - magnolia puding
Magnolia Bakery
Magnolia Bakery - cupcake'ler
Magnolia Bakery
Magnolia Bakery - her zaman her şey taze...
Magnolia Bakery - Her dakika pasta yapılıyor...
Magnolia Bakery - Her dakika pasta yapılıyor...
İşte böyle... Kilo almayı istememek ve bu lezzetleri es geçememek arasında gidip geldiğim günleri yaşıyorum. E bir de Türkiye'deki gibi tanıdıkların arasında olmamanın verdiği bir rahatlık var, aldığım kilolara gelen eleştiri sıfır :) Sonuç: yakında yuvarlanarak gezebileceğim galiba! :)

19 Ekim 2014 Pazar

Öyle Güzel Bir Yer Gördüm ki...

Öncelikle; bu yazıyı okuyan herkesin, günün birinde anlatacağım yeri görmesini içten dilerim...
Yazının bir bölümünü de karnımdaki 36. haftasına başlayan bebeğim için yazacağım.








Hayatımda gördüğüm en huzurlu, en güzel yerlerden biri olarak aklıma kazınan Chicago Botanik Bahçesi'ni hiç unutamayacağım. Kocaman karnımdaki minicik oğlumla birlikte, çok güzel bir gün yaşadık. Umarım ki, oğlum da annesinin karnındaki bu mutlu gününü ileride buradan okusun ve ruhu, kalbi bu bahçe gibi, bu bahçede geçirdiğimiz bu güzel gün gibi huzurlu olsun hep...


Bu bahçede, karnımda bebeğim varken, bir cennetin içindeydim ve geçmişteki kötü, üzücü ne varsa bir nevi silindiğini, iyileştiğimi hissettim. 17 Ekim 2014 günü, bu manzaranın içinde kafa karışıklıklarımı, çözemediklerimi, sıkıntılarımı, üzüntülerimi olduğu gibi kabul ettim.


Chicago Botanik Bahçesi'nde gerçekten çok pahalı ağaçlar var, çok göz alıcı ve dev bir bahçe. Çeşit çeşit farklı bölümlerden oluşuyor, tüm bu alanlara çok büyük yatırımlar yapıldığı belli, buna rağmen giriş ücretsiz. Çünkü bahçenin on binlerce bağışçısı var. Gezerken her köşede bulunan plakalarda, bağışçıların adlarına ve minik notlarına rastlıyorsunuz. İşte bahçenin çok hoş bölümlerinden birinde, 40'lı yaşlarında bir karı-koca ve içlerinden birinin annesi olduğunu tahmin ettiğimiz daha yaşlı bir bayanla karşılaştık. Yaşlı bayan tekerlekli sandalyesindeydi, başında saçlarının bir bölümünü örten bir örtü vardı, son derece şık ve yaşına göre oldukça da hoştu. Maalesef gözlerinden usulca yaşlar dökülüyordu. Ben karnımdaki bebeğime cennetin içinde olduğumuzu, gelecekte yaşanacak çok güzel günlerin olduğunu anlatırken, o kaybettiği eşinin hatırasına yaptırdığı bu cennet köşede, geçmiş güzel günlerini anıyordu. Tezatlarla dolu dünyanın içinde bu iki apayrı duygu birleşti, ortak bir derin his yakaladı. Belki ben kaybedilenin ardından çekilen derin acıyı bildiğimden, yaşlı bayan da mutluluğun nasıl yaşandığını iyi bildiğinden, belki esas şimdiki bu yeni duygularımızı yeni öğreniyor olduğumuzdan, birbirimizi çok iyi anladık. Belki bir kaç yıl önce bugün ben onun hislerinde olmuştum, belli ki o da aynı sıralarda benim şimdiki mutluluğumu yaşamıştı. Deniz ve benim, bahçenin bu köşesinde bir fotoğrafımızı çekmeyi teklif etti, biraz da sohbet ettik. Düşündüm ki, bu fotoğrafla, en azından bu bayanın hatıralarında, biz hep mutlu olacağız. Ne güzel...

Chicago Botanik Bahçesi - İşte bahçenin çok hoş bölümlerinden birinde, 40'lı yaşlarında bir karı-koca ve içlerinden birinin annesi olduğunu tahmin ettiğimiz daha yaşlı bir bayanla karşılaştık.
Hamilelikten mi ayaklarım bir karış havada geziyorum ben? Bu güzel düşünceleri bana veren, yazımı yazarken karnımda hop hop oynayan minik bebeğim mi? Annelik kafası nasıl oluyor bilemiyorum ama, bana kalırsa hamilelik kafası, çoğunlukla böyle bir şey işte :) İnsanın hayata daha güzel bakmasını sağlayan bir şey (hormon mu neyse artık) kesinlikle var :)) Ya da Chicago Botanik Bahçesi'nin havasında suyunda bir sihir var. Buraya gelen, bu güzelliğin içinde kendini bulan herkes böyle sarhoş mu oluyor? Bunun ihtimali de gayet yüksek bence :) Gezip bilen varsa bana söylesin; bu güzelliğin etkisi daha ne kadar sürüyor?


Not: Chicago'dan, Chicago Botanik Bahçesi'ne nasıl gidilir diye merak edenlere:
Ogilvie Transportation Center (Loop'ta bulunan) istasyonundan, Metra trenleriyle Kuzey hattında yer alan Glencoe kasabasına gidilir (yaklaşık 40 dakika sürüyor). Bu güzel kasabaya gelince, hemen istasyonun önünde yer alan 213 numaralı belediye otobüsüne binerek, (10 dakikada) Chicago Botanik Bahçesi'nin önünde inilir.
Metra Trenlerinin saatleri/ücretleri için: http://metrarail.com/
Glencoe Kasabası belediye otobüsü saatleri/ücretleri için: http://www.pacebus.com/

15 Ekim 2014 Çarşamba

Chicago'da Güneşli Bir Pazar ve Maraton

Pazar günü Chicago'da güneşli ve heyecanlı bir sabaha uyandık.
İlk kez bir şehir maratonunu canlı izleyecektik. Sabah 7'de uyanıp hemen yakınımızdaki State Caddesi'ne yürüdük ve koşucuların gelmesini bekledik.
Şehir maratonu inanılmaz heyecanlı ve izlemesi zevkli bir şeymiş. Kendimizi bir anda fırtına gibi koşan yüzlerce insanın arasında bulunca, çevremizdekilerle birlikte sloganlar ve alkışlara da kapıldık. Maraton bitişinde tanıştığımız bazı koşucular, Meksika Mahallesi'nde izleyicilerin sandviç uzattığını, çocukların yerel Meksika dansları yaptığını bile anlattılar. İşte tüm şehri böyle bir coşku sarmıştı.






Maraton bitiminde, Grant Park'ta yarış sonrası partisi vardı. Girişi o kadar kalabalıktı ki, annem benim karnım burnumda halime bakıp asla girmememiz gerektiğini söylemeye başladı. Fakat o kadar rahat girdik ve saatlerce çimenler üzerinde öyle güzel dinlendik ki, girişe aldanıp buraya girmekten vazgeçmediğimiz için en çok da o sevindi.



Burada bayıldığım görüntülerden biri, 3-4 çocuklu annelerin hiç bir yere gitmekten çekinmemeleri. Bu çok tecrübeli annelerle sohbet ettiğimde ilgimi çeken, bunca birikim ve becerilerine rağmen öneri vermemeleri, annenin içsesi ile doğruyu yapacağını söylemeleri. Türkiye'de ne çok biliriz oysaki her şeyi, herkese önerecek ne çok şeyimiz vardır... Ama 1-2 çocuklu anneleri bile sokaklarda rahatça gezerken de göremeyiz pek.

10 Ekim 2014 Cuma

Amerika'da Doğum / Gelmeden Yapılacaklar

Hastaneye gidiş yolunda tombiş ben
Doğumu Amerika'da yapmayı düşünüyorsanız, öncelikle tüm testlerinizi İngilizceye çevirtmeniz bir hayli işinizi kolaylaştırır. Eğer bu mümkün değilse de doktorunuzla ilk görüşmenizde ne testleri yaptırdığınızı tek tek anlatmalısınız. Yoksa Amerika'da test yaptırmanız gerekebilir ve bu testler çok pahalı olabilir. Ayrıca bazı tıbbi terimlere hakim olmadığınız için çifte test yaptırmak durumunda kalabilirsiniz, sanırım en kötüsü de bu olur.

Kurbanlık koyun gibi doktorum Alvi'yi beklerken :)
Illinois Eyaletine gelecekler için gerekli test listesini aşağıya yazacağım. Eyaletten eyalete bazı değişiklikler olabilir. Gelmeden önce hastanenizi belirlerseniz, hastane ile yazışıp gerekli testleri çıkarabilirsiniz.

- Down Sendromu Testi (Ne yapıldıysa, 2'li test, 3'lü test, 4'lü test, yaptırdıysanız amniyosentez vs gibi tüm testleriniz)
- Gonorea
- Klamidya
- Hepatit B
- HIV
- VRDL
- Glikoz Testi ( Canan Karatay'ın tv'de anlattığının aksine ABD'de bu test zorunlu.)
- Kan grubunuzu gösteren belge ( ABD fiyatı 3,5 dolar)
- Rubella
- Toksoplazma
- Smear Testi
- Kan ve İdrar Testi değerleri
- Ultrason Raporu (Bu ultrason fotoğrafınız değil, plasentanızın nerede durduğu gibi bilgileri içeren doktorunuzun yazdığı detaylı bir rapor. Bunu Türkiye'de detaylı ultrason çektirdiğinizde veriyorlar.)
- Kistik Fibrozis testi ( Bu testi ben bilmiyordum, burada yaptırdım, 60 dolar tuttu.)

Hemşire Gloria kan alırken. Burada kan alma çok değişik, iğnenin battığını bile hissetmiyorum.
Normalde kan görmeye ve iğnenin batış görüntüsüne dayanamadığım için işte böyle kafamı çeviririm.
Ama bir türlü iğneyi batıramadı diye düşünürken koluma bir baktım 2.tüpe geçmiş.
İşte bu da, burada önerilen günlük yemek miktarları. Ben bunun 3 katını filan yiyorum onu söyleyeyim. Hele bu aralar şekerli şeyler yemeden duramıyorum. Bu yüzden 35. haftaya girerken yaklaşık 15 kilo aldım bile! :)