27 Haziran 2014 Cuma

Bana Gerçek Bir Aşk Anlat!

Edebiyatın temel temalarından aşk, kelimesi kolay ama varlığı zor, ha dedin mi anlatacağınızı sandığınız ama aslında klişelerden kurtulamadığınız için bundan hızlıca vazgeçtiğiniz bir tuhaf his. Aşk sandığınız nefret çıkar, kommensalizm çıkar, boş çıkar. Bir de bu yüzden yazamazsınız. Bu yüzden "gerçek" aşkı anlatabilen romanları yazanlar Dostoyevski, Tolstoy olabiliyor.

Bir edebi sohbette, "gerçek aşk"ın anlatması ne kadar zor bir şey olduğunu anlamam 1 sene önceye tekabül ediyor. O zamandan beri de gerçek aşk hikayelerini aramaya, iyi romanları bu gözle incelemeye başladım. Böyle hayatlar, büyük aşklar buldum mu, zaten ezelden beri dibine kadar merak ederim. Sonuçta her yer farklı, cesur, her şeye rağmen zarif, her şeye rağmen hayat dolu, en önemlisi fena halde üretken insan kaynamıyor. Böyle etkileyici hayatları, zaman zaman da burada paylaşmak istiyorum. Sizi de onların dünyasına götürececek kadar büyük sözleri olduğu için.


Bir İngilizce öğretmeni ile bir Kimya Mühendisi arasındaki çook eski bir aşk hikayesi var. Bu kişileri siz de tanıyorsunuz aslında. Hayat onları müzikte birleştiriyor. Birbirlerinin tadına varamadan da ayırıyor. Ama bu süre, bizler için bir çok şarkı üretmeleri için yeterli olmuş. Hem de sözler de müzik de öyle böyle değil, "Sen başkalarına benzeme sakın, hep böyle kal, bana yakın...".

"Çiğdem Talu - Melih Kibar" isimlerinin yan yana gelmiş hali = bir kırık aşk hikayesi. Çevre baskısına yenik düşmüş, zamansız ve buruk. Neyseki boşuna değilmiş yaşadıkları. Ölümlerinin üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, şahane müzikler ve sözlerde yaşayacaklar:

Hani eski bir resme bakarken
Hani yılları sayar da insan
Hani gözleri dolar ya birden
İşte öyle bir şey...


Deli Anne'yle Bisiklet Sevinci

Çok isteyerek yazmaya başladığım blog işini, ben pek beceremedim. Yazılarıma uzun aralar verip okuyanları bıktırdım. Çözünürlüğü iyi fotoğraflar koymak istedim hep, ama hala makine alacağım kendime. Bir sürü taslak yazıya başlayıp bir türlü yayınlayamam aylarca. Hep bir vakit darlığı, bir koşturmaca, sonu nedir onu da bilmiyorum, ama en çok istediğim işleri yapamıyorum sonuçta.
Yıllardan beri takip ettiğim bazı blogger'lar var oysaki, bu işin hakkını layığıyla veren; yazılarını gördüğüm an içim açılan Deli Anne gibi. Harika fotoğrafları, akıcı dili, içten halleri, güzel oğullarından öğrendikleri ve bayıldığım İskoçya görüntüleriyle blogu, kesinlikle bu alemin baş köşelerinden birinde. Ben onun blogundan çok şey öğrendim. Montessori'yi, homeschooling'i hiç alakam olmadığı zamanlarda duyup ilk araştırmaya başlamam ve bununla, bakış açımın çoook değişmesi onun sayesindedir. İşyerinde kahvemi alıp, "Tamam, hadi şimdi ful konsantre" deyip kulaklığımda beni anında rahatlatan müziğiyle beliren Evgeny Grinko, yine onun sayesinde. "Eşyadan Azade" yazısı ile, gereksiz her şeyden arınma fikrimi, evimi ilk kurduğum gün elde etmem onun sayesinde. Ve daha bilimum dekorasyon fikirleri, dertleşme gibi yazdığı yazılarından kazandıklarım, günlük instagram videolarından ve fotoğraflarından bambaşka alemlere uçup gitmelerim onun sayesinde.

Mümkün olsa bugüne kadar kesin tanışırdım. Ne varki çok uzak mesafelerdeyiz. Benim gözümde dünyanın en huzurlu yerlerinden birinde, ama elbette benim "kesinlikle gidilecekler" listemin başında bir ülkede. Ben Ankara'da iş-ev "doğru parçası" yaşam düzeninde, anca bulduğu her fırsatı değerlendirmeye çalışıp bir "üçgen" oluşturma hevesinde bir kişiyim. Benim yolum İskoçya'ya düşerse onunla haberleşip tanışabilmek, 'Bilim Selim'ini ve 'Melodik Kerim'ini sıkıştırma hayallerindeyim. Onun yollarında pek Ankara göremedim ama keşke gelse de bana uğrasa, o sabah kahvesi keyiflerinin bende de epey bir olduğunu görse, beraber oturup yudumlasak, ne çok isterim.

Günlerden bir gün, ben bu kadar çok şey öğrendiğim Deli Anne'nin bloguma bıraktığı yorumla heyecanlanmıştım. (E ben çömez blogger, tabii ki böyle duayenler benim bloguma girince çok sevinirim.) Ama o gün, daha yeni bisiklete binmeyi öğrendiğim için zaten ayrıca bir havalardayım. Meğer bu yazı, onun içinde bir heves uyandırmış. Oradan buradan haberleştik. Instagram'da yeni bisiklet aldığını görünce de pek sevindim! Derken binmeye de başladığı haberini alınca iyice mutlu oldum. Onun sıcak diliyle bana yazdığı notlara ne diyeceğimi şaşırdım. Kısacık bir yazının on binlerce kilometre uzaktakilere gidebilmesi, benim heyecanımı hissedebilmesi ne güzel bir şey! Uğraşsan, didinsen şurda yanı başındakine sevincini belli edemiyorsun. Mutluluk, sevinç, heyecan hep paylaşanı bilenle güzel. Blogumu da, bir yerlerde böyle insanların olduğu fikriyle ve bu sayede belki bir iletişimim olur diye açtığım günleri çok iyi bilirim. 


Sevgili Mümine, seninle minik bir özgürlük hissini paylaşmak, iletişimde olmak çok güzel. Bunların katlanıp çok daha büyük sevinçleri paylaştığımız günlere dönüşmesini dilerim. Kazasız belasız, güzel günlerde bin bisikletine! :)

Not: Ben yaklaşık 4,5 aydır binemiyorum! Bunu da ayrıca yazmalıyım bir ara! 

12 Haziran 2014 Perşembe

Kitapkurtları, Goodreads'te de Görüşelim!

Bir girince dakikalarca kopamadığım site haline geldi: https://www.goodreads.com/
Ama site de site yani, al koyu kahveni eline, otur başına, ne kadar kitap okuduysan 5 üzerinden not ver.
Okumadığın ve okumak istediğin kitapları da bir liste yap. Tüm okuma alışkanlığın bir düzene girsin. Okuduğun kitaplardan 20 tanesine oy verdiğinde, zevkine uygun tavsiyeler de veriyor. İşi ilerletince, zevkinize uygun gruplara katılıp kitapları tartışabilirsiniz.



Sonra da benim gibi, ufaktan sallar, küçük bir bahse girebilirsiniz: "Bu yıl 20 kitap okurum" dedim. Avrupa vatandaşlarının yılda okuduğu kitap sayısının çok çok altında bir sayı verdim. (Günde ortalama 50 sayfa okuyorlar!) Ben, maalesef hala çok yavaş okuyorum. Çok sevdiğim cümleleri uzuuun uzun sindiriyorum. Biraz ara verirsem, kitaba zor dalıp konsantre oluyorum. Neyse, bu iddia beni körükler artık.


Goodreads üyeleri, beni "kisakahvemolasi" ismiyle aratabilir ve listesine ekleyebilirler. Hesabıma https://www.goodreads.com/user/show/7883279-kisakahvemolasi linkinden de erişilebilir. Hepinizle goodreads'te de görüşmek üzere...

11 Haziran 2014 Çarşamba

Bloglarda da Dilbilgisi Kurallarına Uyalım, Uymayanları Uyaralım :)

Blog yazan herkes gibi elimden geldiğince dilbilgisi kurallarına uymaya çalışıyorum.
Arada maalesef gözden kaçan hatalar oluyor tabii.
Bol bol yazmak, bol bol hata yapmanın ilacı. Her yazdığınız cümlede, "Nasıl yazılır?" diye düşündüğünüz bir şey çıkıyor karşınıza çünkü. Bazen bir sözcüğü yazarken, bazen bir cümledeki özel bir durumda büyük harf-küçük harf kuralını araştırırken öğreniyorsunuz, o güne kadar hiç bilmediğiniz bir kısıt çıkıyor önünüze. Tıpkı kuzenimin tezinde çıkan şu cümle gibi;

-Noktalamasız ve büyük harfe dikkat edilmeden yazıldığında:

"Milliyet gazetesinin haberine göre kültür müsteşarlığına atandı."

1. Düşündük, "Milliyet Gazetesinin" mi, "Milliyet gazetesinin" mi yazılmalı?
Kural ne diyor? 
"Özel ada dahil olmayan gazete ve dergi adları büyük harfle başlamaz.
Örnekler:
*Dün Hürriyet gazetesinde yayımlanan köşe yazısını okudun mu?
*Kanun Resmi Gazete'de yayımlandı.
*Dergah dergisinde yayımlanan Kırık Aynalar adlı öyküyü okuduktan sonra öyküyü sever oldum."

Bizim cümlede de "Milliyet gazetesinin" olması gerektiğini öğrendik.

2. Düşündük, "Kültür Müsteşarlığı'na" mı, "kültür müsteşarlığına" mı "kültür müsteşarlığı'na" mı? Hangisi??
Kural şöyle diyor: Kurum olursa büyük, kavram olursa küçük harf kullanılır.
Kavram olduğu için yine küçük harf kullandık. Küçük harfle yazılan cümlede de özel bir isim olmadığına göre kesme işareti kullanmadık.

Sizin karşınıza da böyle kafa karıştıran dilbilgisi kuralları çıkıyor mu? 

Dilbilgisi kurallarını bilmeden yapılan dövmelerin acı sonu...

Yazıma, çoğunuzu sinir ettiğini bildiğim ve (tabii benim de sinir olduğum :) ) çok yapılan iki dilbilgisi kuralını eklemeyi borç bilirim. Bu hatalar çok olunca, sizin gibi ben de okuduğum şeyden kopuyorum...

1. "Dahi" anlamına gelen de / da bağlacı ayrı yazılır. (1 kişinin işine yarasa yeter bana...)
Ayşe de geldi, Ahmet de.
* "Dahi" anlamına gelen de / da bağlacı te/ ta'ya dönüşmez. (Lütfen dönüşmesin....)
YANLIŞ: Gidip te gelememek var. 
DOĞRU: Gidip de gelememek var.
* "Ya da" sözcüğü ayrı yazılır.
Ya Ayşe gelecek ya da Ahmet.



2. Yalnızca özel adlara ve sayılara gelen çekim ekleri kesme işareti ile ayrılır.
DOĞRU: TBMM'nin, Marmara Denizi'nin, Türk'üm...
YANLIŞ: mobilyalar'ın, çeyiz'im...

Sizi de okuduğunuzda rahatsız eden dilbilgisi hataları var mı?