31 Ocak 2012 Salı

DAHA ZAYIF! DAHA DA Zayıf! DAHA da zayıf. daha da zayıff...

Hiç birimiz 1 kilo fazlamız olmasını istemeyiz, hem sağlıklı hissettirmiyor, hem de görüntümüzden rahatsız oluyoruz. Aynı şekilde istediğimiz kilonun altına düşmek de sağlıksız, hatta hastalıklı bir görüntü diye düşünülür-dü. Evet, sanırım "düşünülürdü" demek doğru olacak, çünkü bu aralar medya, zayıflığı gündemde tuttuğu ve pazarladığı için artık istediğiniz kadar zayıf ve hastalıklı görünebilirsiniz.

Brad Pitt - Angelina Jolie çiftinin eski - sevdiğimiz hali

Angelina'nın erimekte olan kolları ve yüzü...
Veya Angelina'nın hortlağa dönüştüğü hali


Angelina'nın hasta olduğundan şüphelendiğimiz hali





 Yukarıda Kate Bosworth'un eski ve yeni halleri var. Beyaz elbiseli hali eski hali, siyah bikinili ise yeni hali. En azından iyiye giden bir şeyler var. Ama bir de aşağıya bakalım:


Yukarıdaki fotoğraflarda Keira Knightley'nin zayıfladıktan sonraki (sol ve orta) ve önceki (sağdaki) halleri var. Uğraşınca hayatta her şeyin olduğunun bir göstergesi adeta...

Mischa Barton eski
Mischa Barton yeni


Nicole Richie eski ve yeni

                                  
Renee Zellweger eski
Renee Zellweger yeni


Tara Reid yeni
Tara Reid eski








Tori Spelling-eski
Tori Spelling - yeni



Zayıflığın önümüze altın tepside sunulduğu dünyada, bu kadar göz önündeki insanlar bile resimlerde gördüğünüz hale geldikleri için mutlular... Amaç ne? 1 kiloya ulaşmak mı? Nereye kadar? Sağlıklı olmak adına hemen hemen hiç bir şey tüketmiyorlar belki. Ayrıca damak tadlarının da kalmadığını sanıyorum. Oysa yemek yemek, gurme tadlar keşfetmek hayatta yapılabilecek en zevkli şeylerden biri. Evet sağlığımıza dikkat edelim, evet spor yapalım, evet fazla kilo almayalım. Ama zayıf kalmaya çalışmak, hayatın amacını ve yaşam şeklini bu fikre adamak, boşa harcanan bir hayattan başka bir şey değil...

29 Ocak 2012 Pazar

Ankara'ya Öyle Yakışırdı ki Kar!


Ankara'da lapa lapa kar yağan şu günlerde, Phuket yazılarına devam edemedim. Aslında edebilirdim çünkü Phuket'in de tam mevsimi :) Bir çok gezginin, bugünlerde müthiş bir mevsim değişikliği yaşamak için Phuket'e gittiğini biliyorum. Hava durumunu da vereyim, Ankara: -7 derece, Phuket 31 derece... Üstelik Phuket'te izlediğimiz "maymun şov" yazısı vardı sırada. Ama sizin yerinizde olsam, bugün Phuket'in tropik havasında maymun şov izlemektense; Ankara'da, geçen Cuma günü, mahsur bırakacak cinsten yağan kardan kalan manzarayı oturur izlerdim. Yarın için bile, şansım olsa, evimde güzel bir kahve yapar, mavi berjerlerime oturur kitap okurdum. Bir ara tv açar, hafta içi gündüz ne program var bakardım, sonra da Sergei Trafanov (isme tıklayın) dinler, kitabıma iyice gömülürdüm.

Ankara'dan kar manzaraları

Ankara'da kar




Ankara'da çocukluğunuzdan veya çok eskiden beri bildiğiniz, hatıralarınızda yer etmiş bir yer varsa ve yıllardır gelmediyseniz Ankara'ya, yine yolunuz düştüğünde ya aynı bulamazsınız ya da çoktan yok olup gitmiştir. Ben hep Ankara'da yaşadım ve buralarda, çocukluğumdan beri aynı olan hiç bir yer yok. Sanırım bir tek "kar" bana çocukluğumun Ankara'sını bir anlığına geri getiriyor. Hala "Okullar tatil olacak" hissinin verdiği heyecanla izliyorum yağan karı. Karların arasında bir sis bulutu oluşuyor gözümün önünde bazen, içinde; çocukluğum, eski hatıralarım, gece ilk tutan karda sokağa fırlayıp oynadığımız oyunlar, annemin beni kollarımı kapatamayacağım, hatta eğilip yerden kar alamayacağım kadar sıkı sıkı giydirmesi, camdan karın yağış hızını görmek için habire baktığım kör sokak lambası ve işte tv'de gelmiş geçmiş en güzel alt yazı: "Yoğun kar yağışı nedeniyle yarın Ankara'da ilk ve orta dereceli okullar ile....."

24 Ocak 2012 Salı

Phuket'te Fil Safarisi

Müzik için: http://www.youtube.com/watch?v=4cmffLlkwxc

Phuket'te günlük güneşlik, kuş cıvıltılarıyla uyandığımız bir gün daha! Phi Phi adası turumuzu hatırlıyorsunuz değil mi? Phi Phi turu dönüşü, Phuket'in merkezi Patong'a gittik ve ertesi gün için yeni bir tur almaya karar verdik. Bizim kaldığımız ıssız koy Nai Yang'da da tur acenteleri var ama fiyat farkı olduğunu gördük, o yüzden en iyisi turları merkezden almak. Bu kez, bir çok değişik turun içinden Safari turunu tercih ettik. O kadar farklı tur çeşidi var ki, bir daha Phuket'e gidersek yine dolu dolu ve bambaşka şeyler yaparak bir hafta daha geçirebiliriz. Phi-Phi turuna kişi başı 1000 Baht vermiştik, tura katılanlarla yaptığımız sohbetlerde 3000 Baht'tan turu satın alan olduğu gibi, 750 Bahta bile gelen olduğunu öğrendik, ideal ücretin de bu olduğunu farkedince, bundan sonraki turlara ortalama 750-900 Baht gibi fiyatlar verdik, bu da kişi başı yaklaşık 37,5 TL ile 45 TL arasında...

Phuket'teki ilk turumuz olan, Phi Phi adasına gittiğimiz günün yazıları sırayla:
Merhaba Tayland - Sawasdee Thailand - สวัสดี ไทย
Phuket'in Merkezi Patong'da Hareketli Bir Gün
Phuket'te Tropik Tatile "Phi Phi Adasında" Devam...
Phuket - Phi Phi Adası Turuna Devam...

Sabah otelimizde güzel bir kahvaltı ettikten sonra, yine tur şoförünü beklemeye başladık. Tecrübeliyiz, biz uzakta olduğumuz için şoför geç geliyor, yani tur başladı ama biz burada unutulmadık! Biliyoruz, birazdan yine antika bir tur rehberiyle karşılaşacağız. Eminiz, tur şoförü, bizi alıp arabada duygulu Tayland halk ezgileri dinliyor olacak ve bize Phuket'i sevip sevmediğimizi soracak. Dalga geçiyorum bu durumlarla ama, elbette Phuket'i sevdik bizim için her şey çok değişikti, Taylandlılar da hakikaten sıcak ve iyi niyetli insanlar...

Sonunda şoförümüz geldi, hayret rehber de yanında bu kez! İngilizcesi bir tuhaf, tüm gün bu İngilizceyi anlamaya çalışarak gezeceğiz. Deniz, ben ve rehber biniyoruz arabaya!

Derken rehber virajların ortasında bir yerde arabayı durduruyor, bize de "İnin" diyor! "Neden, niye burda indiriyorsun?" sorumuzu, "Phuket'i izlemeyi en sevdiğim yer burası" diyor. Burada inip adamla biraz sohbet edince anlıyoruz, bugün adamın turunu satın alan yegane 2 kişi biziz ve tüm gün 3 kişiyiz! :)))
Yine başlıyor sorular:
- "Where are you from?"
- "Turkey! Good! Muslim! I'm also Muslim"

İşte rehberimizin sevdiği güzel bir Phuket manzarası!
Tayland'ın %90'ı Budist, %10'u Müslüman. Tur rehberimizle o gün Tayland'daki Müslümanların hayatını görüyoruz, bize başta kendi hikayesini ve hayatını, sonra da Tayland'da Müslümanların nasıl yaşadığını anlatacak tüm gün. Öyle ya, Phuket deyince, Banglaroad'un sınır tanımayan geceleri, sınırsızca yenilen deniz kabukluları, %90'ı Budist olan halkın en kıymet verdiği meslek olan masajcılık aklıma ilk gelenler. Burada Müslüman tanımak oldukça ilginç olacak!

Rehber Deniz'e soruyor: "İlk eşin mi?, başka karın var mı?". Daha gezinin başında, bu adamın hayata bakış açısı beni illet etmeye yetiyor ve sinirlendiğimi de belli ediyorum. Tamam, başka kültür ve saygılı olmalıyım değil mi? Bir süre sonra kendimi biraz daha ılımlı olmaya davet etsem de duyacaklarım, göreceklerim beni gün boyu binlerce kez sinirlendirecekti.

Müzik: http://www.youtube.com/watch?v=mw-zWcP-rLs

İlk durağımız filler. Ülkede hayvancılık fil, maymun, yılan, deniz kabukluları gibi bizim çok görmeye alışık olmadığımız hayvanlarla yapılıyor. Bir fil çiftliğine geliyoruz, her tarafta yavaş yavaş yürüyen sevimli filler var :) Birazdan fil üzerinde ormanı gezeceğiz! Filimizi getiriyorlar ve sırtındaki kabine ikimiz de biniyoruz ve onunla yavaş yavaş yürüdüğü bir orman turuna çıkıyoruz. Yemyeşil bir orman, ormanın farklı yerlerinde yine filler görüyoruz, biraz ileride de gündüz güneşiyle parıldayan Andaman Denizini, her şey süper... Filimizi yönlendiren çiftçi, filin tam kafasında oturuyor. Kimsenin görmediği bir noktaya bizi getirdikten sonra, fili durduruveriyor, arkasını dönüp bize, bu çiftlikte yaşayan fillerin dişinden yapılmış bir hatıra almak isteyip istemediğimizi soruyor. Çok ucuz plastik görünümlü takı benzeri bir kaç şey gösteriyor. Daha önce internette ve kitaplarda okuduğumuz "Sakın fil dişi eşyalar satan kişilere inanmayın" uyarılarına gerek bile yok, zaten sanırım kimse almaz. "Vay uyanık!" diyoruz, adamı reddiyoruz tabii ama buna benzer turist kandırmacalarının bazen bizim ülkemizde de yaşandığı gerçeğini düşünüp "adamı anlayabildiğimize" üzülüyoruz.

Yemyeşil doğada fil safarisi - Phuket

Phuket - Filler

Phuket - Fillerle gezi

Phuket 'te kıymetli bir erkek fil

Yarım saati aşkın bir süre ormanda, fil üstünde sallana sallana gezdikten sonra, başladığımız yere geri dönüyoruz. Şimdi onu biraz muzla besleyeceğiz. 5 Kilosu neredeyse 1TL'ye denk gelen muzlardan satın alıp ellerimizle yedirerek, bizi gezdiren filin karnını biraz doyuruyoruz.

Bizi gezdiren fil...

Uyanık çiftçi de aynalı gözlükleriyle pek janti duruyor :)
Elime biraz fil salyası mı bulaştı ne :)
Ellerimi yıkıyorum, doğal lavabo nasıl?

Tur devam ediyor, birazdan maymun şovu izlemeye gideceğiz.

Devamı yarın...

22 Ocak 2012 Pazar

Hırs... Peki ne için?

Çoğunuzun bildiği kısa bir hikayeyi, yeri geldi, buradan da okuyun istedim. Bir düşünsenize, bugünü hangi yarın için yaşadınız?

Amerikalı bir zengin, iş seyahati sırasında Meksika'nın küçük bir kıyı limanda gezerken, bakmış ağzına kadar balık dolu bir tekne ve içinde keyifli bir balıkçı. "Merhaba balıkçı" diye seslenmiş, Bu balıkları ne kadar zamanda tuttun?" "Bir iki saatimi aldı" demiş balıkçı.
İştahlanmış bizim işadamı; "Ee, niye biraz daha kalıp daha fazla tutmadın?" diye sormuş. "Bu kadarı bize yetiyor da ondan" diye omuz silkmiş balıkçı. Şaşmış balıkçının bu kanaatkarlığına işadamı; Kalan zamanını nasıl geçiriyorsun peki" diye üstelemiş.
Balıkçı, özetlemiş bir gününü: "Sabahları açılır, biraz balık tutarım. Sonra çocuklarımla oynarım. Öğleyin karımla biraz siesta yaparım. Akşamları amigolarla beraber gitar çalıp şarap içer, geç vakte kadar eğleniriz. Oldukça meşgul sayılırım senyor".
Gerinmiş Amerikalı: "Bak" demiş "..ben sana yardımcı olabilirim. Bu işe daha çok zaman ayırmalısın. Daha büyük bir tekne bulup daha çok balık tutmalısın. Oradan elde edeceğin gelirle daha büyük tekneler alırsın. Kısa sürede tuttuğun balıkları doğrudan işletme tesislerine satarsın. Hatta zamanla kendi balık fabrikanı bile kurabilirsin. Kısa zamanda balıkçılık sektöründe bir numara olursun". Balıkçı merakla "Bunları yapmak kaç sene alır sinyor" demiş:"15-20 yılda halledersin" demiş Amerikalı, "Ama sonrası daha parlak: Zamanı gelince şirketini halka açarsın, hisselerini iyi paraya satarsın, kısa zamanda zengin olup milyonlar kazanırsın."
Milyonlar ha..." diye tekrarlamış balıkçı... "Eeee... sonra?" "Sonra emekli olursun. Küçük bir balıkçı kasabasına yerleşirsin. İstersen zevk için balık tutarsın. Çocuklarınla oynar, karınla keyfince siesta yaparsın.
Akşamları da arkadaşlarınla şarap içip gece yarısına kadar gitar çalarsın. Nasıl...? Mükemmel değil mi? "Balıkçı cevap vermiş,"Sence ben şu anda ne yapıyorum!?.. "
Bir an olsun durup düşünseniz; "Bütün bu telaş ne için?.."
Arada denize açılıp, çocuklarınızla oynaşmayacak, dostlarınızla gitar çalıp şarap içemeyecek olduktan sonra onca koşturmanın ne anlamı var?
Hırsla örülü onca yılın vaat ettiği final, halen yanı başımızda duran mutluluksa, bu yarışa ne gerek var?
CAN DÜNDAR
Einstein'ın bir sözü bu hikayeden sonra iyi gider:
"Çok hırslı insanlar toplumda övülür ve hep başarıya ulaştıkları düşünülür. Ama hırslı insanlar bana; kendilerini durmadan yıpratan, hiçbir zaman doymayan, başarı için her yol mübah diyecek kadar ilkelerinden uzaklaşabilen insanlar gibi gelirler."

20 Ocak 2012 Cuma

Phuket - Phi Phi Adası Turuna Devam...

Son yazıda tam şu cümlede kalmıştık: Biraz manzaraya bakalım, biraz fotoğraf çekelim derken adanın içine doğru giden uzun ince bir yol olduğunu ve insanların oraya doğru yürüdüğünü görüyoruz.

müzik için: http://www.youtube.com/watch?v=li7btLzgvn0

Tura katılmanın verdiği o rahatsız edici "kısıtlı zamanımız var" hissi içindeyiz. Hızla adanın diğer tarafına doğru çıplak ayak yürüyen insan güruhunu takip ediyoruz. Bu adanın kumu özel, çünkü deniz kabuklarının muson yağmurlarıyla zaman içinde un haline gelecek kadar parçalanmasıyla oluşmuş.  Bu adada yerleşim yok ama dev ağaçların altında bir çadır kampı var. O tropik havada "Melih Gökçek olsa buraları imara açar, şuraya da bir kafe yapar, Toki de 2-3 blok dikti mi tamamdır" diyorum. Neyse ki der demez 3-4 dev ağacın kesildiğini ve kafeye benzer, saçma sapan mimariye sahip bir bina dikildiğini görüyoruz :)

İnsanlarla birlikte yürüdüğünüzde, arkadan, bir kaç adayı görebildiğiniz bir manzaraya ulaşıyorsunuz. Burası nispeten yüksek ve masmavi denizi boydan boya görebiliyorsunuz. Ama binlerce insanın arasından fotoğraf çekmek için 10-15 saniyeniz var.


Maya Sahilinde yarım saat geçirdikten sonra tur hızla devam ediyor. Samah ve Pileh Lagonlarına doğru hız botlarına binip şnorkellerle deniz altını görmeye Maya Sahilinin arkasına geçiyoruz. Bu tarafta rengarenk deniz balıkları var. Şnorkeli alıp kafanızı daldırdığınız anda cıvıl cıvıl bir dünyadasınız. Bu renkli balıkları görmek için daldığınız bölge oldukça taşlık. Ben ve 1-2 bayan dışında hiç bir turun bayanları bu taşlık bölümde şnorkelle dalmayı uygun görmüyor.  Burada da yarım saat geçirdikten sonra tur Maymun Adasına doğru devam ediyor.



Maymunlara bayılıyoruz, belgesellerde severek izliyoruz, o yüzden turun bu kısmını merakla bekliyoruz. Hız botu durmadan önce bizim Shakira sıkı sıkı tembihliyor: "Bu adadaki maymunlar vahşi, bu yüzden sakın onları kızdırmayın, onları ellemeyin, sevmeyin". Shakira'nın veya diğer tur rehberlerinin bu uyarılarını anlıyorum, sonuçta risk almamaları lazım, insanlar maymunları rahatsız ediyordur ve turun başına iş açılabilir. Ama ben rahatsız etmeden şu minik ve sevimli tipi bir okşayayım. Bu maymunlar ne kadar da temiz böyle, tüyleri pırıl pırıl parlıyor! Arkadan yaklaşıp, Deniz'in muz verdiği bir tanesinin yumuşak kafasına yalnızca dokunuyorum. Bak, hiç bir şey yapmadı...


Ben de ilerleyip başka maymunlara muz vermeye devam edeyim. Derken... O kinci maymunun beni unutmadığını anlamam bir oluyor. İncecik uzun elleriyle dizlerime kadar tırmanıp, küçük çocukların süt dişleri gibi dişlerini bana gösteriyor ve bağırıyor: "Kıhhhh!!!" ... Soğuk kanlıyım Allahtan da, bağırıp çağırmıyorum ama dizime tırmanıp bağırdığı sırada tek elini de "Ne yaptığını sanıyorsun?" der gibi kaldırıp sallamasını, beni tokatlayacak veya gözümü çıkaracak diye algılıyorum. O an yalnızca yüzümü ellerimle kapatıyorum. Şanslıyımki bu pis canavar bana pek zarar vermeden ilerliyor. Shakira'yı bu kez tam olarak anlıyorum, bunlar gerçekten vahşi ve şakadan da anlamıyorlar.
Lost'taki Mr. Eko

Aslında tüm bu olaylar sırasında Deniz beni kameraya alıyordu. Ama saldırıya uğradığımı görünce elinden makinayı düşürmüş ve bana doğru koşmaya başlamış. Maalesef elimizde makinanın düşüş anından başka bir görüntü yok... Maymun benden uzaklaşırken Lost'taki Mr.Eko'ya ikizi gibi benzeyen bir adam "Seni uyarmadılar mı? Bu maymunlar vahşi, neden onu sinirlendirdin? Bunu yapmamalıydın" gibi bir şeyler söylenip durdu, Mr.Eko'yu neden bu kadar ilgilendirdiğine anlam veremeyerek "Bizim canımız acımaz Mr. Eko" diye cevap verdim :)

Plan rüzgara ve hava durumuna göre değişkenlik gösterebiliyor. Önden göreceğimizi düşündüğümüz Viking mağaralarına sonlara doğru uğruyoruz. Hatta hava durumuna göre, planda iptal bile gerçekleşebiliyor. M.Ö.ki yıllardan kalma Viking mağaralarının önünden geçerken mağaraların içlerine çizilmiş resimleri gösteriyorlar. Viking mağaralarının üzerindeki ağaçlarda yaşayan kuşların topladıkları bambuları kendi tükürükleriyle birleştirerek yaptığı yuvalar var. Bu yuvaları yerli halk, Şubat-Nisan ayları arasında toplayıp kiloyla satıyorlar. Kuş yuvalarından yapılan çorba Tayland'ın en pahallı ve zor bulunan yiyecekleri arasında...

Viking Cave - Phi Phi Island
Tadilatta - Viking Mağaraları - Phi Phi Adası
Gün boyu hız botlarıyla ada ada dolaştığımız tur programının son durağı aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz Khai Nai plajında yüzerek son buluyor. Gökyüzünün renginden de anlaşıldığı gibi bu fotoğraf bir muson yağmurunun hemen öncesinde çekilmişti. Turu, hızla başlayıp hızla dinen şiddetli bir yağmurla noktalıyoruz. Otelimize yine, turun özel şoförüyle bırakılıyoruz, çok ama çok yorgunuz fakat vardığımız yer İndigo Pearl olunca yorgunluğun süresi yarım saatten fazla sürmüyor... (Indigo Pearl için: http://kisakahvemolasi.blogspot.com/2012/01/merhaba-tayland-sawasdee-thailand.html ve http://kisakahvemolasi.blogspot.com/2011/08/indigo-pearl-phukette-bir-hayal-otel.html)

Khai Nai - Beach

16 Ocak 2012 Pazartesi

Kış Günleri İçin Süper Bir Sıcak Çikolata Tarifi!


Sıcak çikolatayı hiç sevmezdim. Aşırı çikolatalı şeyler zaten genelde bana ağır gelirdi. Ama bu tarif süper, tadı tam kıvamında. Kış günlerinde ufak tenceremde kaynattığım, baharatlarla hazırladığım bu sıcak çikolatayı herkese öneriyorum, tatmak isteyenleri bize de bekliyorum :) Evde hemen şimdi yapmak isteyenlere tarifi veriyorum. 

Bizde nasıl anneanneler-babaanneler hastalanmayalım diye sahlep veya ıhlamur kaynatırlar, bu tarif de aslında Amerika ve Avrupa'daki anneanne - babaannelerin hastalık zamanı torunlarına kaynattıkları sıcak çikolatalardan. İçinde kullanılan baharatlar solunum yolu rahatsızlıklarına ve boğaz ağrılarına iyi geliyor. Prag'da yol çalışması yapan işçilerin, soğuk havada kendilerine sürekli sıcak çikolata kaynattıklarını gördüğümde, kültür farkı işte, bana çok komik gelmişti. Bizde sıcak çikolata, oturmaya gittiğimiz cafe'lerde içilir hatta o bile pek tercih edilmez. Bazen marketlerde kakao tarzı toz sıcak çikolatalar satılır ama hiç almamışımdır. Bu tarifi bir deneyin, sıcak çikolatanın gönlünüzdeki yeri değişebilir.




Sıcak Çikolata:

1 kişi için:

Malzemeler:
- 1 bardak süt
- 10 gr sütlü çikolata
- 10 gr bitter çikolata
- 1 tutam tarçın
- 1 tutam zencefil
- 1 tutam toz kırmızı biber (acı olması daha iyi olur)
- 1 tutam muskat cevizi rendesi (aktarlarda bulabilirsiniz)


Yapılışı:
Hepsini küçük tencerenizde çırpıcı ile iyice çırpın. Fokurdamaya başlayınca bardağınıza koyun. Zevke göre krem şanti, kakao veya kabuk tarçınla süsleyebilirsiniz. Bazı yabancı sitelerde içine marshmallow atanları da gördüm. Muskatın fazlasının uyutucu etkisi oluyor, zencefilin fazlası da tadı çok acı yapıyor. Bu yüzden baharatları tam birer tutam kullanmakta yarar var.





Farklı sıcak çikolata tarifleri keşfetmek isteyenler için:

Tarif www.devletsah.com 'dan alınmıştır.

15 Ocak 2012 Pazar

Karlar İçinde 2 Gün...

14 Ocak 2012'yi Kartalkaya'da geçirdik. O gün Ankara'yı soğuk, yağışsız ve yerler kupkuruyken bırakıp erken saatlerde yola koyulduk. Bakın Kartalkaya nasıldı:











Maalesef aşırı soğuk, kar yağışlı ve rüzgarlı bir güne denk geldiğimiz için pek kayamadık. Sis o kadar fazlaydı ki, sağımızı solumuzu görmekte zorlandık. Kayak bölgelerindeki hava durumunu gösteren sitelere güvenimiz sarsıldı...

Gelirken yolda Kartalkaya'nın iliğimize işleyen soğuğunu mu getirdik ne? Dün akşamdan beri Ankara'da durmayan kar yağışı sayesinde bakın buradaki manzara nasıl?








 Herkesi kar manzarasında kısa bir kahve molası vermeye davet ediyorum :) Bir de artık çok güzel bir sıcak çikolata tarifim var, birazdan bu karlı günde de süper olacak!