29 Mart 2012 Perşembe

Bir Şehir Değerlendirmesi: Phuket

Phuket yazıları sona erdi... Aslında tüm yazıların özeti gibi, atladığımız bir şeyler varsa gezginlere ufak öneriler yapabileceğim bir son yazısı yazmak istedim.

- Kalınacak otel: Indigo Pearl.
  Kalmasanız da bir görün. Merkeze uzak, tam 40 dakika ama uzakdoğu denince gözünüzün önüne gelen huzur ve konfor kesinlikle burada...
İndigo Pearl'den
İndigo Pearl - odadan bir görüntü
- Ucuz ve güzel yemek: Savoey Restoran.
İster keşif yapın ve gerçek Tai işi bir şeyler deneyin. İster risk almayın ve turist işi Tai yemeklerinin tadına bakın. 1 çeşit ana yemek/çorba veya meze ortalama 5TL, içki 7,5 TL civarında. Bu fiyatlarla sofrayı değişik lezzetlerle donatmak oldukça zevkli oluyor!

- Alışveriş:
Her yerde hediyelik eşya satıcıları, magnetçiler, giyim mağazaları görebilirsiniz. Giyim konusunda çok başarılı bir şey bulmak zor, turistik mekanlarda sıkça görülebilen, başarısız marka taklitleri burada da mevcut. Bence kaçırılmaması gereken alışveriş mekanı, Patong'daki JungCeylon Alışveriş merkezinin en alt katı. Burada tipik uzakdoğu tahta hediyelikleri, daha güzel hediyelik tişörtler, Tayland'ın farklı yerlerinde çekilmiş hoş uzakdoğu fotoğrafları ve minik çay saati tepsisi seramikleri gibi daha Tayland'a özgü ve hoş şeyler var.

- Ulaşım:
Araba kiralayabilirsiniz (çok da ucuza) ama trafik sağdan aktığı için alışmak çok zor, biz alışamadık. Taksi de pahalı değil, o yüzden en iyi ulaşım aracı diyebilirim. Otellerin genelde şehre gidip gelen ring servisleri oluyor ve bunlar oldukça konforlu. Ama servislerin de saatleri konusunda sıkıntı yaşanabilir. Tuk-tuk denen yerel araçlar var ama şoförleri oldukça çılgın oluyor.

- Phuket'e nasıl gidilir?
THY'nin son derece konforlu hizmetiyle yaklaşık 9 saatte Bangkok'a varılır. Sonra AirAsia'nın makul fiyatlı biletlerinden alarak Phuket'e 1 saatte varabilirsiniz. Air Asia, check in için ayrı ücret alıyor, bilginiz olsun. Para vermek istemiyorsanız iki kişi uçağın ayrı yerlerine oturuyorsunuz.
THY ile Bangkok'a direk uçuş var, gidiş-geliş: 1400-1500 TL civarında biletler bulunabiliyor.
Air Asia ile Bangkok-Phuket uçuşu gidiş geliş: 100-150 TL civarında.
Bangkok'a Türkiye'den aktarmalı olarak uçan Qatar, Emirates, Gulf Air gibi firmaların biletlerini de inceleyebilirsiniz.
THY ile Bangkok
- Yemekler nasıl?
Deniz ürünü oldukça ucuz ve lezzetli. Kırmızı et pek yaygın değil. Türkiye'de çin lokantalarına gitmekten hoşlanıyorsanız burada yapacağınız lezzet keşifleri de hoşunuza gidecek. Alışamadığımız tek şey çorbalarda kullandıkları kişniş (maydonoz görünümünde, yemekten ayırdığınızda aroması fazla kalmıyor). Kahvaltıda peynir-zeytin-ekmek üçlüsü yok. Taze meyveler, yoğurt, jambonlar ve enteresan reçeller var. Oteller Avrupa peynir çeşitlerinden biraz kullanıyor ve genelde krep yapıyorlar. Kahvaltıda taze guava suyu benim favorimdi. Sürekli deniz ürünü ve değişik yemekten bir süre sonra sıkılabilirsiniz, Mc Donalds hemen Patong ana caddede. Ayrıca Patong'da Hard Rock Cafe de var.
Biz bazı geceleri Indigo Pearl'ün restoranlarında yer ayırtarak geçirdik. Söylemeye gerek bile yok, çok da fazla övdüm Indigo Pearl'ü, yemekler de elbette harikaydı.
Sonradan bazı dergilerde Phuket'e giden ünlülerin vazgeçemediği restoranlar olduğunu okudum. Ayrıca bugün elimde kalınca bir "Phuket Restoranları" kitabı var. Bu kitabı da bize Indigo Pearl vermişti. İçinde seçiminize göre, eğlenceli, manzaralı, romantik, hızlı yemek yiyebileceğiniz bir çok adres öneriliyor. Merak edenler olursa, ayrı bir yazıda bu restoranlardan bir kaç seçme yaparak bloga koyabilirim.

- Deniz nasıl? Hava nasıl?
Deniz oldukça dalgalı. Deniz tatili için Türkiye sahillerini tercih etmelisiniz.
Hava hep sıcak, 12 ay boyunca böyle olduğu söyleniyor. Biz Mayıs ayı ortasında gittik. 1-2 kez muson yağmuru gördük. Kesinlikle Ankara'da bir anda kararan hava ve sırılsıklam yağan yağmur gibi değil. 5 dakika süren ve serinleten hafif bir yağmur. Bence muson yağmuru izlenmeli!

- Gezilecek çok yer var mı? Yapılacak çok aktivite var mı?
Blogumda uzun bir seri halinde yazdığım, Patong'dan satın alabileceğiniz turlar hem ekonomik, hem eğlenceli, hem unutulmaz! Her bir tur için pazarlık edin, kişi başı ödeyeceğiniz ideal para 1000 Baht (50TL), bunun altına bile alabilirsiniz ama pazarlıktan sıkılmazsanız...

27 Mart 2012 Salı

Phuket - Maymun Adasından Görüntüler...

Maymunları bu tatile dek televizyondan izleyip seven biri olarak, Phuket'in doğal yaşamında sık sık karşımıza çıkmalarından memnundum. Gerçi ilk günlerde orta şiddette bir saldırı atlatmıştım: http://kisakahvemolasi.blogspot.com/2012/01/phuket-phi-phi-adas-turuna-devam.html Ama yine de sevimliydiler, nerde görsem onlarla bir bağ kurmaya devam ettim.
James Bond adası dönüşü, Phuket'te maymunların en yoğun bulunduğu bir bölgeye geldik. İşte oradan bir kaç görüntü...

Maymun ve ben :)
Anne-kız
Deniz seviyor ama... 
Sokak köpeği gibi değiller tabi...
Dondurma yalanarak yenir!
Muzlu sütle büyümek :)
Bu resimde kaç maymun var?


23 Mart 2012 Cuma

Gelecek Yazılarda Görecekleriniz...

* Phuket yazılarımın neredeyse sonuna yaklaştım. Bir kaç video ile Phuket yazılarını noktalayacağım, sıra yeni şehirlere geliyor. Phuket kadar uzun sürmeyecek Bangkok yazı dizisi, yakında buralarda olacak! Sonrasında Avrupa şehirlerini yazacağım.
Bangkok'ta Sky Train ve altında kalan şehir...
Samsara: anlatacağım...
* Balayına gidiyorsunuz, evlendiğiniz adam "Otelin parasını bir gün sen ödersin, bir gün ben." diyor. Balık yemeğe gittiğiniz bir başka gün, adam gelen hesapta üç-beş liranın hesabını yapıp restoranda olay çıkarıyor. Yerleştiğiniz evinde hiç bir eşyasına dokunamıyorsunuz, misafirliğe gelmiş bir yabancı gibi, bir eski yatağı olan odaya yerleşiyor, yıllarınızı bu şekilde geçiriyorsunuz. Evdeki muhteşem kitaplara, harika filmlere dokunmanız bile yasak. Lavabonun aynasının önünde es kaza rujunuzu, kreminizi unutmamalısınız... Eski eşyalarla dolu evde bunalıp güneşli havada yürümek istediğinizde "Nereye?" sorularıyla karşı karşıya kalmaktan korkuyorsunuz. Yakında bu olayları kimin yaşadığını yazacağım. Onları tanıyorsunuz...

* Çarşamba gecesi Okan Bayülgen'in 'Kral Çıplak' gecesiydi, ilk konuğu Çolpan İlhan'dı. Zarif, mütevazi, yetenekli ve hayatta yaşadığı her şeyi olgunlukla karşıladığını düşündüğüm bir kadındır Çolpan İlhan. Attila İlhan'ın kız kardeşi olması, Attila İlhan'ın hayatıyla ilgili okuduğum her şeyde karşıma çıkmasını sağladı. Ekranda görmek sevindirdi beni.
Birbirine bağlı Converse'ler...
O akşam bir kadın yayına telefonla bağlandı: "Kumral Ada kitabında sizin hayatınızdan esintiler var mıydı?" diye sordu. Çolpan İlhan bir süre anlamadı soruyu. Sonra "Buket Hanım'ın kitabı mı? Abimin Buket Hanım'la arkadaşlığı vardı, olabilir, benim bilgim yok." diye cevap verdi.
Her şeyden önce, kitap Kaptan Attila İlhan'a ithaf edilmiştir. Ayrıca bu kitap, eminim binlerce kişinin büyük merakla okuduğu, okuyan herkesin de hayatına yer etmiş bir romandı. Kuşkusuz Buket Uzuner'in en etkileyici eseriydi. Bana kalırsa, kitap kesinlikle İlhan-Alışık ailesini anlatıyordu, elbette değiştirilen bazı yerler vardı. En başta, Kumral Ada, Alışık ailesinin bilmiş kız çocuğuydu, buradan hikayede bir karakter değişimi olduğu belliydi. Ama okudukça kimin kime denk geldiğini kolayca yerleştirebilirsiniz. Çolpan İlhan'ın kitabı okumamış olması, hayatlarından bir esintinin olup olmadığına dair bir fikrinin olmaması beni şaşırttı. Ama verdiği cevaptan kesinlikle kitabın aileyi anlattığına kanaat getirdim. Bunca mütevazilikle yaşayan bir kadının özel yaşamıyla ilgili daha fazla soruya cevap vermek istemeyebileceğini o yüzden de soruyu böyle geçiştirdiğini zannediyorum. Okumamın üzerinden tam 10 yıl geçse de, o soru beni geride kalan birbirine bağlanmış Converse'lere götürdü. Sohbetin devamı ilgimi daha fazla çekmedi.

19 Mart 2012 Pazartesi

Maymun Şov Görüntüleri

Maymun Şov yazısında bloga koymak istediğim bir video vardı, yazmıştım. Ancak şimdi ekleyebiliyorum. Daha önce de yazdığım gibi, merkez Patong'dan satınalacağınız günlük tur içerisinde yer alan aktivitelerden biri maymun şov. Bunlar amatörce hazırlanan ufak şovlar.

Phuket'te daha pahalı gece şovları, revüler de var. Buralarda çekim yapmak yasak. Büyük şovlar için 2-3 gün öncesinden bilet almanız gerekiyor, çünkü yer bulmak zor olabiliyor.



Dans ettikleri sırada çocuğu mu maymunu mu izlediniz merak ediyorum :)

12 Mart 2012 Pazartesi

Çok Güzel İki Tango Şarkısı

Kardan yağmura hızla geçiş yapan karanlık Ankara havasından herkese merhaba!
Benim çok sevdiğim iki tango parçası var. Aslında bir sürü var ama bugün 2 tanesi geldi aklıma. Bu havada kısa bir kahve molası verdiyseniz bu şarkılarla iyi gider :)

İlki Libertango, Astor Piazzolla'nın bestelediği bu şarkı çalınca ben üniversiteye ilk başladığım yıla dönüyorum. Heyecan ve hüznün bir arada olduğu bir yıldı. Bir yandan hayatımda yeni üniversite hayatının verdiği değişiklikler, bir yandan dolu dolu tango günleri vardı. Bu şarkıyla, çok ama çok severek, 17 yaşımda hem çok tango yaptım hem de uzun uzun pratikler...


Diğer parça tamamen duygulu müziğini sevdiğim ve çok geç keşfettiğim bir tango parçası. İsmi "Adio kerida" yani elveda sevgilim. Tam İspanyolca öğrenmeye başladığım sıralarda çok dinlediğim için hemen çevirmiştim sözleri :) Ben bu parçayla hiç dans etmedim ama klipte çok güzel bir dans da var. Bir sürü kişi bu parçayı söylemiş, Flamenco Sefarad belki de en az bilineni ama bana kalırsa en güzeli. 


Herkese iyi dinlemeler...

10 Mart 2012 Cumartesi

Suyun Üzerinde Hayat - PanYee Köyü / Phuket

Phuket'te denize yerleşmiş insanlar gördük.
Denizin üzerinde evler, düğün salonu, okul, basket sahası ve camii bile var.
Panyee köyünde yaşayan insanlar okyanusun ortasında kurdukları hayat için gereken her şeye sahipler.
Tayland'da sürekli yaşanan gel-git burada kanalizasyon görevi görüyor. Sular yokken yerde birikenler sular yükselince gidiyor. 
Burada insanlar suyun üzerine kurduğu iskelelerde yaşıyorlar. Dünya onlar için 2000-2500 kişilik bir denizüstü. Her şeye uzaklar. Kendi medeniyetlerini kurmuşlar. Turiste ne kadar alışıklar bilmiyorum ama, orada yaşayan bir kaç kişi bizimle fotoğraf çektirmek istedi :) 
Turistler genelde James Bond turu satınaldığında öğle yemeği için bu adaya da geliyor. Denizin ortasına kurulmuş dev sal üzerindeki bu köyde, öğlen yemek vakti ulaşıyorsunuz, ezan sesi ile birlikte bir öğle yemeği yiyorsunuz.


PanYee Island - Phuket
PanYee 'den bir görüntü
PanYee
 Kanolar
Öğlen yemeğimiz: Kızarmış tavuk, kızarmış karides ve tavuk yemeği
Sular çekilince PanYee
PanYee'de Okul:
PanYee köyü okulunun basket sahası
PanYee Camii
Evler ve mahalle :)
PanYee düğün sarayı :)
Öğle yemeğinin ardından bot turu yapılıyor. Bu da oldukça eğlenceli bir aktivite.


Hazırladığımda bu yazının videolarını da bloguma ekleyeceğim. İlginizi çekeceğini düşünüyorum, takipte kalın...

9 Mart 2012 Cuma

Puzzle Fotoğrafındayız: James Bond Adası - Phuket


Deniz'in çocukken aldığı bir puzzle'ın üzerinde James Bond Adasının fotoğrafı vardı. Bir gün o manzaranın içinde olacağını bilmeden birleştirip kare kare ezberlemişti gördüklerini. 1974'te çekilen James Bond (The Man with the Golden Gun) filminden sonra bu adı alan adanın asıl ismi Ko Tapu veya Nail Adası olarak geçiyor. Filmin turizme katkısı büyük, gelen herkes o manzarayı görmek istiyor. Adada yaşayan biri yok ama magnet veya hediyelik eşya satıcıların kurduğu dükkanlar var. Hafif kapalı havadan mı, balta girmemiş ormanın görüntüsünden mi, yerdeki çamurun renginden mi bilmiyorum, bana James Bond adası çok esrarengiz geldi. Sanki bir film çekmek için özellikle yapılmış gibi duran o yükselti, panaromik manzarasıyla ve değişik satıcılarla burası benim için gezip gördüğüm değil de rüyama girmiş bir yer gibi.
Alttaki videoda, gördüğümüz yerler havadan o kadar güzel çekilmiş ki! Biz de uçaktan Phuket'i böyle görmüştük. İşte James Bond adasına adını veren filmden uzun bir görüntü:

Videoda da görebileceğiniz gibi, her tarafta minik minik adalar var. Bunlar tam 11000 yıl önce su seviyesininin yavaş yavaş alçalmasıyla ortaya çıkmış ve bu alçalma buz devrine dek sürmüş.

 Su biraz çamurlu olduğu için James Bond adası yüzmek için uygun değil. Suyunda çok çeşitli deniz hayvanları da yaşıyor.
James Bond Island / Phuket
James Bond Adası - Tayland/Phuket
James Bond Adasına giderken, ilk insanlardan kaldığını söyledikleri mağara boyamaları
Deniz fotoğraf çekiyor...
James Bond ve suyun üzerine düşürebildiği küçük gölgesi
James Bond'a bu geleneksel kayıklarla ulaşılıyor.

Satıcılardan bir portre
Dinlenen satıcılar

8 Mart 2012 Perşembe

Boyut Yayınlarının Kitap Satış Politikası


Boyut Yayınlarının basımını yaptığı Cihannüma'yı daha önce yazmıştım: http://kisakahvemolasi.blogspot.com/2011/11/kitab-cihannumay-bilir-misiniz.html Kitabı almam için beni aramışlardı, içeriğini anlatmışlardı. Kitabın isme özel basıldığı için sertifikası olduğunu söylemişlerdi. El yazması Cihannüma bugüne kadar Türkiye'de satış değeri en yüksek olan kitaptı; basında belki bu haberleri siz de yakın zamanda gördünüz. Benim de ilgimi çekiyordu, düşünmeden satın aldım. Sanal kart numaramı telefonda Boyut Yayınlarının çalışanına söylediğimde "Neden sanal kart numaranızı veriyorsunuz, gerek yok" demişti, neyseki bu söze aldanmayıp sanal kart numaramı vermişim...

Bu kez, çıkan başka bir özel yayın için aradılar: "Miray Hanım daha önce aldığınız Cihannüma kitabı nedeniyle şimdi çıkarttığımız ... kitabının yeni özel basımını da alacağınızı düşünüyoruz ve ben önümdeki ... numaralı kartınızdan alımınızı başlatıyorum" diyen bir ses vardı telefonun diğer ucunda. Bu cümleyle beni alabildiğine paniğe sevkeden bu kişi telefonda bana 4-5 kere " Sınırlı sayıdaki bu kitabı kimlere sattığımızı sayarsak, Güler Sabancı, bilmem ne Koç, yazar .. ve Miray Hanım sizin gibi isimler" diyerek garip övgü cümleleriyle kalbimi almaya da çalışıyor :))) Boyut Yayınlarının gözünde neredeyim, bir anlatıyorlar inanamıyorum, bu kez gülmemek için kendimi zor tutuyorum: Boyut Yayınlarının sahibi vermiş benim numaramı da zaten satışçıya, ahahahhha :))) Her neyse, palavranın bini bir para olan bu konuşmada, "Bir dakika ne çekiyorsunuz kartımdan, kitap ne?" diye soruyorum satıcıdan fırsat bulunuca. Sattıkları kitap özel basım olduğu için bir saat içinde tükenebilirmiş ve hemen almalıymışım. Kibarca şimdi alamayacağımı söyleyip kapatmaya çalışıyorum ama ne mümkün. Karşımdaki bey adeta Yalan Dünya'dan Nurhayat... Neyse, şimdi 750TL tutan bu kitabı alamayacağımı söylüyorum ve "Maddi sebepler mi Miray Hanım, alamıyor musunuz yoksa?" gibi alaycı bir tutumla karşılaşıyorum bu kez. Haydaa... Siz değil miydiniz bana az önce Güler Sabancı, Koç ve Miray diyen :))) Şaka bir yana, ben sebep açıklamak zorunda mıyım? Zorunda mıyım Boyut Yayınları? Siz benim yarım saatimi telefonda neden geçirtiyorsunuz? Hangi kitapsever bir kitabı dayatmayla, zorlamayla alıyor? Kafamdaki bu soruları Twitter'dan da sordum ama cevaplayan olmadı. Bir hafta sonra tekrar arayan Boyut Yayınları yetkilisinin bu kez telefonunu açmamakta buldum çareyi. Hayret, hani kitap 1 saat içinde tükenecekti? Zaten satışçı da bunu söylediğine göre Türkiye'de kitap satmaya çalıştığını unutmuş olmalı... Vayy... Ben miyim o telefonu açmayan... Daha önce Cihannüma'yı alırken, yedek telefon numarası vermemi istemişlerdi, ben de vermiştim. Bu kez verdiğim numarayı yani Deniz'i arayıp, bana ulaşamadıklarını ve çok merak ettiklerini söylüyorlar!!! Sonraki günlerde 3-4 saatte bir aranmaya başlayınca meşgule almanın da fayda etmediğini anlayıp açıyorum: "Aramayın beni artık, silin şu numaramı listenizden, yeter! Bana ulaşamayınca eşimi neden arıyorsunuz? Aceleniz ne? Çevremi telaşlandırabilirsiniz, her şeye neden olabilirsiniz, eskiden verdiğim numarayı hangi hakla kullanıyorsunuz?" diye Nurhayat'a bağlayan bendim bu kez.

Boyut Yayınlarına burdan tekrar belirteyim ki, zorla satmaya çalıştığınız hiç bir şeyi almayacağım gibi, yarattığınız bu itici tablodan sonra, kitapçıdan aldığım kitabın bile Boyut'tan çıkmamış olmasına dikkat ediyorum. Twitter'dan size sorduğum soruları yanıtlamadınız, halbuki sahibinizde telefonum varmış, o kadar değerli müşteriymişim ben hani! Benim gibi başka kitapseverleri de Boyut'tan soğutmak istemiyorsanız, bu yazıya kulak verin...

James Bond Adasına Doğru...


Phuket’te yeni bir gün, bizim için buradaki son gün... “Buraları bir daha görecek miyiz?” duygusuyla, baktığımız her yeri ezber etmeye çalışır gibi bir halimiz var. Neyseki tatilimiz bitmedi. Bugün için James Bond adası turlarından birini seçmiştik. Katıldığımız diğer turlardan daha kısa bir tur. Böylece merkezde avarelik yaparak da geçirebileceğimiz saatlerimiz olacak.

Program şöyle:
-  James Bond Adası
-  Bot turu
-  PanYee Adası
-  Maymun Adası

Bu sırada Phuket'in en kuzeyinde gördüğünüz boğazdan geçtik. Yeni rehberimiz sağda ve solda görülen denizleri anlatıyor. Bu rehberimizin konuşması tipik Tay İngilizcesi. Anlamak için alışmak gerekiyor. 

Haritayı koymuşken, Phuket'e gideceklere biraz biz nereleri gördük göstereyim:

Haritadan görebileceğiniz gibi, daha önce gittiğimiz Phi Phi adası (Koh Phi Phi) en güneyde. 
Biz hem kuzeyi hem güneyi tanımak için iki ayrı otelde kaldık. Kaldığımız ilk otel, İndigo Pearl, Nai Yang Beach'deydi. Daha sonra Kata Beach'de Katathani Phuket Resort'a geçtik. Phuket'in merkezi, Patong Beach yazan kısım. Merkez diye burada kalmayı düşünenlere Patong'un oldukça hareketli ve gürültülü olduğunu söylemeliyim, Bodrum'un barlar sokağı gibi.

James Bond turuna geri dönelim. Kuzeyde, Tayland'ı Phuket'e bağlayan boğazdan geçiş anımızın videosuyla başlayalım. 


James Bond turu yazısı devam edecek..

6 Mart 2012 Salı

Duyarlı Bir Grup İnsan - Phuket / Bangpae Şelalesi

Bangpae Şelalesine doğru ilerlerken...
Yağmur ormanlarında, dev ağaçların altında, sırtçantalarımızla birer karınca gibiydik. Gökyüzü neredeyse gözükmüyordu, bu serinlik, sıcak Phuket gününde hoşumuza gitti. Neredeyse 1 saate yakın bir yürüyüşten sonra minik bir şelaleye ulaşacaktık. Gürültülü sesi ise yarım saattir kulaklarımızda çınlıyordu. Bazı şeyler sizi ülkenizde hissettiriyor. Aynı Türkiye'de olduğu gibi Tayland'da da çoluğunu çocuğunu toplayan, sıcak günü burada piknik yaparak değerlendiriyordu.
Piknikçiler bu minik büfelerden alışveriş yapıyor.
Renkli sosisler, kurutulmuş balıklar...
Flaş patlatarak arkada gökyüzünü görür gibi oluyoruz :)
Taylandlı çocuklar Bangpae Şelalesinin altında serinliyor :)
Bangpae Waterfall - Aslında minicik bir şelale
Bu ormanda farklı bitkiler ve hayvanlar görmek büyük bir olasılık. Ben en çok rengarenk papağanlar görmek istiyordum. Bizim rehber Yakup'a görme ihtimalimin ne kadar olduğunu sorup durdum, o da yüksek olduğunu söyledi. Papağanlara hayran olduğum için, doğal hayatta görme fikri beni ne kadar heyecanlandırdı anlatamam, maalesef göremedim. Ama bambaşka bir hayvanla tanıştım burada: Bu ormanda Gibbon denen, genetik olarak insana en yakın maymun türü yaşıyormuş. Tayland halkı bu zeki maymunları gösteri yapmaları için doğadan yakalamaya başlamış. Gibbonlar oldukça duygusal hayvanlar; hep birlikte yaşıyorlar. O sevimli bebeklerden birini yakalayabilmek için anneyi öldürmeniz gerekiyor :( Gibbonlarla ilgili daha fazla bilgi için: http://www.gibbonproject.org/ Üstelik bu güzel gibbonların nesli tükenme tehdidi ile karşı karşıya...

Alttaki 3 fotoğrafı da biz çekmedik, çünkü flaş gözlerini rahatsız ediyor. Bizim makinamız ormanın karanlığında flaşsız net bir çekim yapamadı...
Gibbonlar birbirlerine çok bağlılar...
Siyah ve sütlü kahve gibbonlar
Gibbonların karakteristik yüzleri.
İnternet sitesinde de görebileceğiniz WARF (The Wild Animal Rescue Foundation of Thailand) ekibi, gibbonları insan elinden kurtarıp rehabilite ediyor. Ancak bu hayvanları kurtardığında çoğunda Hepatit A, Hepatit B ve Aids tespit ediyor. Yani hasta halleriyle doğaya salındıklarında hem kendileri zorlanacaklar hem de insanlar için tehdit oluşturacaklar. Dolayısıyla onları iyileştirmek uzun ve meşekkatli bir iş. Ve WARF ekibi bu iş için tamamen gönüllü çalışıyor. Bize gibbonları anlatan kişi, Avrupalı bir adamdı. Adam kendini gibbonların iyileştirilmesine adamış, Tayland'a yerleşmiş ve küçük bağışlarla bu hayvanların nesillerinin tükenmemesi için savaş veriyordu. O kadar nazik ve etkileyici bir şekilde anlattıki, ona inanılmaz saygı duyduk. Hayatını gereksiz işlerle dolduran binlerce boş insandan biri olmayı reddetmiş, ülkesinin rahatını bırakıp dünya için kalıcı bir şey yapmaya çalışıyordu. Gibbonlara dev kafesler oluşturup Bangpae'de, onların doğal ortamında hem iyileştiriyor hem sistemli bir bakım merkezinde onlara bakıyor. Tabii ki bu iş bir kişinin yapamayacağı kadar zorlu. Dolayısıyla her dönem, gibbonlarla ilgilenen biyoloji öğrencilerinden, veterinerlerden bir grup yanına geliyor ve ona destek oluyormuş. Şu an bu duyarlı kişinin adını hatırlayamadığım için çok üzgünüm. Ama anlattıkları ve gibbonlar için hissettirdiği duyarlılık hala bizimle...

Siz de bu sevimli gibbonlardan birine yardım edebilirsiniz. Bunun için 2 yolunuz var: ya Bangpae Şelalesine gidip gibbonları görerek WARF'a destek olacaksınız (gibbonlarla ilgili kitap, fotoğraf gibi şeyleri satın alıyorsunuz) ya da http://www.gibbonproject.org/content/adoption.htm adresindeki gibbonlardan birini seçip evlat edineceksiniz, onun için gönderdiğiniz yardım parasıyla gibbona kendi çocukları gibi bakacaklar, size gibbonunuzdan 6 ayda bir haber yollayacaklar, hatta üzerinde gibbonunuzun olduğu bir tişört vb. şeyler bile yollayacaklar. Dünyanın bir ucunda biz, WARF ekibinin onlar için uğraşılarını ve güzel çabasını görme şansı bulduk.

WARF'ın ormana astığı gibbonlarla ilgili bilgilendirici tabelaları
NOT: Yardım etmek tamamen vicdani bir sorumluluktur. İçinde bu sorumluluğu hissedenler, "Gidip bir gibbona yardım edeceğime bilmem kime yardım ederim" demezler. Elbette imkanları ölçüsünde o bilmem kime de yardım ederler, bir gibbon için de 5TL gönderebilirler. Bu notu; yardımsever ve duyarlı kişilerin çevreleri veya dünya için yapmaya çalıştıklarını, yerlerinde oturup kimseye hayrı olmadığı halde küçümseyen, eleştiren insanların varolduğunu bildiğim için yazmak zorunda hissettim... Lütfen bu insanlara aldanıp yüreğinizdeki güzel duyguyu kaybetmeyin...

5 Mart 2012 Pazartesi

Phuket'te Halk Pazarı

Gezi programımızın devamında yağmur ormanlarında yürüyerek şelaleye ulaşmak var. Ama bizim rehber, pazarı görünce eve bir kaç şey alması gerektiğini söyledi ve arabayı durdurdu. Biz de ortamı görünce merak ettik, onunla birlikte arabadan indik. Müslüman halkın "Halal Food" pazarı kurulmuştu. Ortalık oldukça sıcak, koku da biraz kötüydü. Kokunun nedeni açık satılan etler ve kurutulmuş balıklar olabilir. Bizim pazarlarda satılan ortak hiç bir şey yoktu, o yüzden her gördüğümüz şey inanılmaz ilgimizi çekti. Burası, hayatımızda unutamayacağımız bir yer olarak aklımıza yer etti...

Üzeri sinek dolu etler ve Ben :)
Tayland'ın KFC leri
Deniz bu krebe benzer şeylerden yedi, videosunu görmek ister misiniz?
Turşu olabilir...
Rengarenk bir tezgah. Vaktimiz kısıtlı olmasa rengarenk bir sürü fotoğraf daha çekebilirdim...
Torbaların içinde ne var bilmiyorum, solucan gibi bir şey sanki... Dışı siyah tabanı beyaz gibi olan koni şekilli şeyler hakkında da fikir yürütemedik maalesef...
Kurutulmuş balıklar. Pazarın koku kaynağı :)

Derya kuzusu bunlar!

Hindistan cevizinin içi baharat haline getiriliyor. Bundan aldım ve yedim :) Çok lezzetliydi!
Körili, dili dışarda, ibikli tavuğa ne dersiniz?
Biyoloji dersi gibi: Bir tavuğun organları. İsterseniz bu bayandan tavuk ayağı da alabilirsiniz :)
Bir gün yolunuz Phuket'e düşerse, turistik olmayan bir yerde böyle bir pazar görürseniz sakın titizliğinize yenilmeyin. Bedava diyebileceğimiz paralara, bir kaç tropik meyve alıp mutlaka deneyin ve satılan rengarek yiyecekleri görün!!!