30 Eylül 2012 Pazar

Yemek mi Yiyorum, Film mi İzliyorum :) (Prag'da Restoran Önerileri)

Ankara'da hava durumu hala 30 derece civarındayken, Prag'da şu günlerde 17 dereceye kadar düşecek gibi görünüyor. Havasından mı suyundan mı bilmem, bu melankolik şehre soğuk ve kapalı hava, çok yakışıyor. O kapalı ve romantik havaya da lezzetli bir yemek, müthiş eşlik ediyor.

Ve benim için, "yemek yemek" her zaman yalnızca "yemek yemek" değil. Çevrede mutlaka ilgimi çeken bir şeyler olur. İlginç kişiler, bir anne-çocuğun ilişkisi, kavga eden bir çift, tek başına bir kadın, ergen gençlerin sohbeti... Kısacası çevremdekilerin kim olduğu çok önemli de değil, ben izlerim ve fikrederim, o hayatlara bir kaç dakikalığına misafir olmaya çalışırım işte...

Bu yazının müziği için tıklayın...

OBECNI DUM  http://www.obecnidum.cz/

Belediyeye ait, oldukça turistik bir yer. Yalnızca yemek değil, güzel kahveler ve pastalar da bulabileceğiniz, şık ve tarihi bir mekan. İçerisi, artık Türkiye'de alışık olduğumuzun aksine sigara dumanından durulamayacak hallere gelebiliyor. Zaman zaman konserlere, moda şovlarına, önemli konferanslara ve büyük toplantılara da ev sahipliği ediyormuş, şanslıysanız bunlardan birine de denk gelebilirsiniz...
Obecni Dum binası önündeyim
Lezzetli pastalar garson eşliğinde dolaşıyor, yanınıza gelince garsonu durdurup pasta seçebiliyorsunuz.
Bir cafede otururken yalnızca tabağımdakileri bitirmeye çalışanlardan olmadığım için, Obecni Dum'daki gürültülü kalabalığı izlemek, çilekli doğumgünü pastamın lezzetini arttırmış olmalı. Hemen yakınımdaki masada, bir grup orta yaşlı kadının buluşması, dillerinden hiç bir şey anlamasam da, onlar hakkında fikir yürütmeme engel olmamıştı o gün. 5-6 kişilik çok samimi bu bayan topluluğunun şıklığı, bakımlılığı gözden kaçacak gibi değildi. En son, gruba rahibe kıyafetiyle bir bayan daha katıldı. Samimiyetlerinden, çok eski arkadaş veya akraba olduklarını çıkarmıştım. Rahibe kadının arkadaşlarıyla samimiyeti, yanındaki bayanın sohbetin ilerleyen dakikalarında başını rahibeye yaslayışı benim "Obecni Dum" için aklımdan çıkmayan sahneler...
Deniz de çay almıştı. Arkada rahibe kadının da olduğu bayanlar topluluğu minicik de olsa fotoğrafa katılmış, bu fotoğrafta grubun bir yarısı nedense masada yok. 

Sarah Bernhardt (Hotel Paris) U Obecniho domu 1080/1, Hotel Paris 
http://www.hotel-paris.cz/en/fine-dining-in-prague/


Prag - Hotel Paris içerisindeki Sarah Bernhardt Restoran
Unutulmaz bir akşam yemeğini Sarah Bernhardt'ta yemiştik Prag'da. Fransız yemekleri için ideal bir nokta olduğunu öğrendiğimizden, buraya gelmeyi baştan beri aklımıza koymuştuk ama son gece kısmet olmuştu gidebilmek. Yemeklerin lezzetine, o gece damağımıza kattığı şenliğe elbette diyecek hiç söz yok. Bir defa restorandaki garsonların başarısı, servisteki düzen, zerafet bile 10 üzerinden 10'u hak ediyordu. İçeride Fransız usulleri, bir sürü protokoller sürerken, nasıl oluyorsa harika bir sıcaklık da vardı ortamda.

Yanımızdaki masada, kişibaşı yaklaşık 300 TL'lik tadım menüsünden alan iki yaşlı bey oturuyordu. Onlara sürekli mini mini hazırlanmış hoş tabaklar geliyor, yanlarına da uyumlu olan içkileri servis ediliyordu. İki tadım arasında da sürekli Courvoiser konyaklar, armanyaklar, beyaz şaraplar uçuşuyordu. Yemek bittikten sonra, bunca karışık içkiden sonra yerlerinden kalkamayacaklarını düşündüğüm yaşlı beyler, sanırım tüm Çeklere özgü bir dayanıklılıkla su içmiş gibi masadan kalkacaklardı.


Sarah Bernhardt'ta ben ve yemeğim
Diğer gözüm, ortama uyum sağlayıp sağlamadıklarından emin olamayan, çok şeker görünümlü genç çiftteydi. Gencecik kızın mermer gibi cildine, sapsarı pırıl pırıl saçlarına biraz baktıktan sonra, aşırı özenilerek yaratıldığından hala emin değilseniz buğulu mavi gözlerinden gözlerinizi alamayarak kararsızlığınızı giderebilirsiniz. Dizlerine gelen siyah eteğinin üzerine, son derece sade bir beyaz bluz ve siyah hırka giymiş, az topuklu ayakkabılarla iddiasız kıyafetini tamamlamış, öylesine bir siyah tokayla saçlarını toplamış; sadece şık bir restorana geleceklerini düşünürken, burası için biraz özensiz olduğunu düşündüğünden sanırım, sürekli bir yerlerini düzeltme telaşı içindeki hali son derece sempati yaratmıştı bende. Sevgilisi de hakikaten yakışıklı, bu restoranı, bu özel gece için ayarlamış ama siparişi filan nasıl vereceğinden pek emin değil, sürekli bizim söylediğimiz şaraba bakıp, okuyabilirse, kopya çekmeye çalışıyor. Bunu farkedince, ben şişeyi çevirip yardımcı olmaya çalışıyorum çaktırmadan. Genç adam da; pantolon, ceket ve hatta kravatlı olmasına karşın converse'den vazgeçmemiş, kulağa çok demode ve sıradan gelse de, bu haliyle oldukça bohem ve tarz görünüyordu. Oysa o da kız arkadaşı gibi fazla kendine güvenli durmuyordu, zorlu menü soğuk terler döktürüyordu genç adama. Burnu havada olmayan bu halleri, doğallıkları üzerlerinde o kadar hoş duruyordu ki... İlerleyen saatlerde şarabın verdiği sıcaklık artacak, delikanlı cebinden minicik bir tek taş yüzük çıkaracaktı. Özenle yaratılan kızın yaşadığı sevinç, gözlerinden fışkıran mutluluk, tüm restorana yayılacak, gelen tatlılar olduğundan daha güzel gelecekti hepimize...

Hepi topu 3 masaydık Sarah Bernhardt'a o gece. Bizim tatilimizin son gecesiydi. Dışarıda buz kesen bir Kasım akşamını Prag'da geçirmek ne hoştu. Son kez Charles Köprüsüne uğrayıp tekrar güzel bir-iki sokak şarkıcısı dinledikten sonra, kaloriferlerinden buhar buhar sıcak fışkıran yüksek tavanlı loş evimize gitmek duygulandırıyordu beni. Bir daha Prag'a ne zaman düşecekti yolumuz kim bilir? 


Sarah Bernhadt'ta Deniz, arkasında işte o genç ve sempatik çift :)

3 yorum:

Murat dedi ki...

Prag'a ben de cok gelmek isterdim

Aybike dedi ki...

Sehirleri daha da guzellestiren senin anlatimin, sevgili kisakahvemolasi :)

Adsız dedi ki...

Prag benimde çok görmek istediğim biryer sizin anlatımınızla galiba dahada güzelleşiyor.