15 Ağustos 2011 Pazartesi

Şiirleri külrengi kumrular gibi uçuşan bir Kaptan...

"O ne zamandır hayatımın içine bunca işledi?" sorusunun yanıtını bilmiyorum. Ama neleri kaçırdığımı çok iyi biliyorum. Ben çocukken TRT-2'de programları olurdu, istesem her programı izleyebilirdim ama o yaşlarda böyle bir yeteneğim henüz gelişmemişti. Ve ben, onunla aynı ülkenin havasını soluyabilecek şansa sahipken neredeyse ölümünden bir kaç yıl önce şiirlerinin kanıma işlediğini, kullandığı cümlelerin beynimde sürekli yankılandığını farkettim...
Sarmaşıklı bir ev, güneşli tertemiz camları,
yine chopin’den révolution’u çalar komşumuz,
sen işinden ben işimden dönünce akşamları,
soframız hazır taze ekmek limon çiçekleri,
billur bardakta şeker gibi tatlı suyumuz,
sonra ben sana nâzım’dan şiirler okurken,
üşüşür penceremize gece kelebekleri,
artık dalar gönlümüzce büyük şeyler düşünürüz,
neler düşünürüz sevgilim neler düşünürüz,
her sıçrayış bir birikişe bakar,
her birikiş bir sıçrayışı hazırlar,
baştan başa tarih birikip sıçramalarla doludur,
yine chopin’den révolution’u çalar komşumuz,
saat kulesi gecenin on birini vurur,
varıp deliksiz uyuruz uyuruz sabahleyin,
bıraktığımız yerden hayata başlamak için….

---------------------------------------------------------------------------------
ellerim kırılsa ben senin için bu şiirleri yazmasam
dinamit taşırmış gibi gözlerini taşımasam
avanue vagram’da bir akşam yeter bana ağustos’ta
yapraklara serilmiş yirmi beş franklık yıldızlar
bir mısra yeter geceleyin bir tren gibi pırıl pırıl
sen kendine yetmiyorsun hiç kimse sana yetmiyor
birini bitirmeden aklın öteki yolculukta
dün gece chatelet’de metro’nun yanı başında durdum
yağmur bilmediğim başka bir gökten yağıyordu
yağmur saint-jacques kulesine doğru yağıyordu

yanımda olduğun zaman her zamankinden yalnızım


Hiç ama hiç durmamış bir hayat. Bir dolu yaşanmışlık, bir dolu aşk, bir dolu keder, bir dolu sevinç, her şeyden çokça gibi sanki onun hayatı. Sanki bir gece otursa, bana hayatının yalnızca bir yılını anlatsa sürekli ilgimi çekecek ayrıntıları toplarım.

Benim şu çektiklerimi bir çocuk var ki anlıyor
kendimi yerden yere vuruşumu içimdeki zehri
bir çocuk var ki anlıyor benim gibi kahroluyor
odasında şiirlerim fukara mumlar gibi yanıyorlar
sen o çocuk değilsin sen artık çocuk değilsin
dudakların eskisi gibi beyaz değiller biliyorsun
ben ki yaşadıklarımı büyük dinler gibi yaşıyorum
sen artık bir din değilsin bunu biliyorsun

Yaşadıklarını büyük dinler gibi yaşamak... Nasıl enfes bir bakışla, nasıl kalabalık bir hayatla, nasıl özgün bir yaşam sürmüş Kaptan. Onu anlayabiliyorum, kendini yerden yere vuruşunu, içindeki zehri...

Kaptan Attila İlhan, İzmir'de"Jokinyo'nun Evi'nde doğmuş, annesi Menemen eşrafından Emine Memnune Hanım, babası Kadızade Muharrem Bedrettin Bey'dir. Yapı Kredi Yayınlarının arşivinden tatlı bir çocukluk hatırasını şöyle anlatır:

Yaz geceleri, mehtabın lacivert aydınlığında, Karşıyaka'nın 'kibarları' sahildeki bu gazinoda (sahil gazinosu) yer içer eğlenirlerdi. Sahne'de Kemani Zeki Bey idaresinde ince saz icra edilir, daha sonra, monoloğ Mazlum Bey icra-yı lubiyat ederdi. Babam iki kadeh rakısını kafadar bir kaç dostuyla hemen her akşam burada içer; biz de, kardeşim Cengiz'le onu orada bulur, mezelerden 'çöplenirdik'

Lise'de uzaktan sevdiği ilk kıza yazdığı mektuplarda bulunan Nazım Hikmet şiirleri sebebiyle okuldan kovulur. İlk mahkumiyetini de bu sebeple yaşar. Hukuk adamı babası sayesinde 2yıl sonra "okuma hakkını" geri elde eder. Ancak atıldığı İzmir Atatürk Lisesine değil İstanbul'da Işık Lisesine gidebilecektir. Bu kıza ise sonra ne olduğunu yıllarca bilememiş, 1960'lı yıllarda mutlu bir evlilik yaptığını öğrenmiş, "bana çok saygı duyuyormuş, benimle iftihar ediyormuş!"

Böyle başlayan hikayesi Adana'da, Paris'te,İstanbul'da upuzun devam ediyor, dopdolu. Öyleki, buraya sizin için özetlemek istedim ama hangi hatırasını atlamam gerektiğine dahi karar veremedim. Attila İlhan bomboş geçen, duygusuz, maddi ömürlerin içinde bir kıymetli taş gibi parıldıyor hala.

Attila İlhan'ı geçen hafta Aşiyan Mezarlığında gördüm, boğazın en güzel yerinden izliyordu İstanbul'u. Biz yeni şiirlerini duyamasak da...
An gelir Attila İlhan ölür...

Hiç yorum yok: